Community Reviews

Rating(4 / 5.0, 97 votes)
5 stars
33(34%)
4 stars
32(33%)
3 stars
32(33%)
2 stars
0(0%)
1 stars
0(0%)
97 reviews
April 26,2025
... Show More
Sovyetler Birliği’nin 1968’de Çekoslavakya’yı işgali sonucu Prag’dan kaçan ve Fransa’ya sığınan, zorunlu göçmen, mülteci, sığınmacı, ebedi gurbetçi veya her ne deniyorsa ülkesinden ayrı düşmüş Irena’nın hikayesi. 20 yıl sonra Prag’a geri döner ve bu “Büyük Dönüş”tür. Ancak ne o eski Irena ne arkadaşları eski arkadaşlarıdır, Prag da akrabaları da çok farklıdır. Tıpkı Odysseus gibi Irena da memleketleriyle görüşmeyenlerde kaçınılmaz olarak gelişen bir çeşit bellek yitimine uğrar. Büyük Dönüş adeta Büyük Çöküş olmuştur. Hikayeye bir yerinden Josesf giriyor, o da bir Çek mülteci, aynı gerekçelerle ülkesinden ayrılmış. Danimarka’da yaşıyor. Irena’dan farklı değil, ondan daha az bellek kaybı yaşıyor sadece.

M. Kundera iç karartıcı olayları bile ipeksi bir anlatımla ışıklandırıyor. Bu kitabı sorgulamalarla dolu. Şimdiden çok, geçmişin sorgulandığı, pişmanlıkların, unutmaların, unutmamaların sorgulandığı bir hikaye. Mülteci iken hissedilen yurtsuz, yetsiz, köksüz, aidiyetsiz olmak, yabancılıktan kurtulamamak belki de kaçış öncesi ve büyük dönüş sonrasından daha insani, daha varoluşçu. Hikayede yer yer aksamalar hissetmekle birlikte varoluş sorgulamalarının niteliği ve şekli bu alsamaları örtebiliyor. Kundera ülkesine ve halkına olan kırgınlığını saklama gereği duymuyor. Hikayenin sonu da sürpriz bir sorgulamayla bağlanıyor. Beğendim. 4 ile 4.5 yıldız arasında.
April 26,2025
... Show More
CAHİLLER
İmdaat! Kitabın ismini değiştirmişler. İgnorance. Kitabın orijinal ismi bu, İgnorance. Türkçesi cehalet. Bizimkiler (yayınevi) kitaba Bilmemek ismini uygun görmüş. Ama oldu mu uydu mu? Bilmemenin cehaletle geçmişte çok yakın akrabalığı vardı, bugün için artık uzaktan dahi akrabalığı yok. Yaklaşık otuz yıl öncesine kadarki cahil yıllarda insanlar cahil kalmamak için bilginin bilmenin peşinde koşardı. Cahilliklerini bilgiyle gizler bastırırlardı. Ama günümüzde artık bu saçmalıklara gömülmenin ne yeri ne zamanı ne de şeyi... Hani diyoruz ya, hakemlerin hatalı düdüklerinden maçı konuşmaya sıra gelmiyor. Hatalı başlıktan romanın mevzusuna giremiyoruz. Yazıya baksana, nerelere kadar gelmiş. Eh buralara kadar gelmişken cahilliğin günümüzdeki anlamını şuraya yazayım ki eksik kalmasın. Kaldı ki romanla da alakalı. Günümüzde farkında olmayana cahil deniyor. Farkında olmak akşamdan yatıp ertesi sabah kavuşabileceğimiz bir nitelik değil. Şimdi'de yaşamak gerekiyor. Başka deyişle insan neredeyse orada olma durumu. Cahilliklerinden 'şimdi'de yaşamayı odaklanmayla karıştırıyorlar; odaklanmada bütün dış/iç faktörleri devre dışı bırakıp bir şeye yoğunlaşırsın, tıpkı kamera (çerçeve) görüşü gibi; 'şimdi'de yaşarken bütün iç/dış faktörlere aşıksındır, çevrende olup bitenleri algılar durumdasın. Tıpkı hayvanlar gibi; hayvanda gelecek,  geçmiş zaman yoktur, daima 'şimdi'de yaşarlar, bu yüzdendir ki izin vermedikleri sürece hiçbir hayvana yaklaşamazsınız, eğitim gördüklerinde onlara yaklaşırsınız, çünkü salaklaşırlar ve doğanın bahşettiği gizil güçlerini yitirirler.
Ama şehirlerde ( parasal değerlerde) farkındalıkla yaşamanın uygulaması şimdiki şartlarda mümkün değil. Çıldırır insan. Dünyanın bütün şehirleri cahillerin 'ölümcül' saçmalıklarıyla çekip çevrilir. Milan Kundera bu algıdan hareketle İgnorance'yi yazıyor. Kundera'nın karakterleri kafalarda yaşıyor. Öyle bir yaşantı ki bu, kimse kimsenin kimse için ne düşündüğünü ve ne anlama geldiğini bilmiyor. Yemekte kadın karşısındaki adamı prensi gibi tasarlarken adam kadını sevişme fırsatı olarak düşünüyor. Düşünebiliyor musun? Şaşılacak bir şey tabii ki yok; çünkü ilişkilerdeki bu bağlantı kopukluğu modern yaşamın normali, hatta olmazsa olmazı. Modern insan arzu konularıyla bağlantı kurar, o da ta ki ele geçiren kadar. İnsanlar birbirleri için inanılmaz tasarımlarla yaşıyorlar kafalarında. Kırılma anı yaşandığında tasarımlar/imgeler/hayaller bir bir ortalığa saçılıyor. Milan Kundera tabii ki tabii ki tabii ki karakterlerini bu romanda göçmenleştiriyor ve meselesini bu kimlik üzerinden anlatıyor. Ülkesini hazırlıksız terk eden bir insanı yurt içinde ve dışında hangi tecrübeler bekliyor. Kundera bu veya buna benzer tema başlığında hikayesini örüyor. Ama temanın görünmeyen tarafında cahiller anlatısı var.
Örneklemek açısından bir sahne üzerinde çalışalım: Josef ve İrena bir zamanlar okuldan arkadaşlar, ikisi de ülkeden hazırlıksız ayrılmış birer göçmen ve yıllar sonra rastlaşıyorlar, bir restoranda yemekteler laflaşıyorlar. İrena "yahu" diyor onca yıl Paris'de neler yaşadığımı burada arkadaşlarımdan bir Allahın kulu sormadı ya bana" diyor. Josef de tıpkısını yaşadı yaşıyor, önceki sayfalarda okuyoruz; abisiyle bir görüşmesi var, bu kadar olur, gurbette ne yaptın ne ettin, hiiiç, umurlarında değil.  Neyse. İlgilendiğim sahne başka, Fransızlarla ilgileniyorum:) Sıkı dur. "Peki" diyor Josef "Fransa'da arkadaşların sana soru soruyorlar miydı" Haaaa geldik mi zurnanın bilmem nesine! İrena evet demeye hazırlanırken masanın samimiyeti işi bozuyor dürüst davranıyor. Hayır diyor, hayır hayır hayır hayır. Sormadılar. Fransa’da insanlar birbirleriyle ilgilenmiyorlar. Bu bir gelenekmiş, daha doğrusu normal sayılıyormuş. İnsanlar sık sık görüştüklerinde birbirlerini tanıdıklarını sanıyorlarmış. Fransızlar deneyimi önemsemiyormuş, ihtiyaçları yokmuş
deneyime. Devam ediyoruz. Fransızlar için önemli olan yargılamaktır. (Bu da bilgili olmalarını gerektiriyor. Öyle ya! Aydınlar yani. Ooouvv!!) Ben diyor İrena  Paris'e geldiğimde ülkemde neler olup bittiğinin hepsini biliyorlardı. Benim biz sığınmacıların ne düşündüğü onların umurlarında değildi diyor. Ah canım benim!  Biz sığınmacılar onların kafalarındaki düşünceleri doğruluyorduk. Bilmez miyim! Hepsi bu. Bize acıyorlardı demeye getiriyor. Cömert davranmışlar. Dedim ya, kafalarındaki sığınmacı imgesine uygun davrandıkları için. O gün komünizm çökünce köprüleri yıkmışlar Fransız arkadaşlar. Onların beklediği gibi davranmamıştım diyor İrena. Tekrar yazmamı ister misin? Dünyanın en medeni insanları Parislilerden bahsediyorum. Kafanda benim hakkımda iyi ya da kötü benden habersiz beklenti kuruyorsun, sonra da kafana uygun davranmadı diye görüşmeleri kesiyorsun. İşte bu cahilliktir. Devam edelim. Konuş İrena konuş. Fransız dostların çok iyiliği dokunmuş. Komünizm yıkılınca aldatıldıklarını düşünmüşler. Terbiyesizliğe bakar mısınız. Kendilerini aptal yerine koyuyorlar kabahatli İrena oluyor. Beni sevdiklerini düşünüyordum meğersem acılarımı sevmişler. Diyor İrena. Arkadaşı Sylvie'den bahsediyor. Prag'da barikatlara koşmadım diye biricik Fransız dostum Sylvie benimle görüşmeyi bıraktı diyor. Fransızlarda direniş takıntısı var biliyorsun. Her milleti kendileri gibi zannediyorlar. İşin komik tarafı Prag'da barikat falan da yokmuş. Barikat Fransızın fantazisi. Sinirlerim gerildi. Burada noktayı koyulorum.
Ama tabii Parisli cahiller için Kundera'nın benim de yazdıklarımız evrensel bir durum. Dünyanın bütün şehirlerini bu anlattığım türden cahiller döndürüyor.
Son cümlelerle toparlarsak: İgnorance bastırılmış duygulardan ötürü eski defterlerin açılıp saçılamadığı yemek, sohbet sahneleriyle dolu olay örgüsüz bir roman. Milan Kundera karakterlerini sık sık bırakıp tartışıyor. Zaman, hatırlamak gibi soyut konulardaki tartışmaların Türkçe sayfaları çok bulanık. Çeviride sorun yok. Soyut tartışmaların Türkçedeki bütün çevirileri maalesef bulanık. Soyut metinlerdeki kavramların Türkçe karşılıkları yok. Çevirmenler mevcut kelimelerimizden uygun bulduklarını değerlendirmek zorunda kalıyor. Bir anlamda idare ediyorlar. Diye düşünüyorum.
Zevkli çeviriye imza atan Aysel Bora'ya saygılarımı sunuyorum.
April 26,2025
... Show More
n  n    "The more vast the amount of time we've left behind us, the more irresistible is the voice calling us to return to it."n  n
In this poignant recount of two people, forced to bid goodbye to their native country, in the diminished, yet flickering hope of finding a brighter tomorrow in an alien land, almost 20 years ago from the present, unravels a story replete with more questions than answers. Irena and Josef have found comfortable refuge in their respective abodes at Paris and Copenhagen and have led a fairly decent life, battling through tags of émigrés and periods of insuperable doubts. Irena has outlived her husband, Martin, reared her two daughters dutifully and seems comfortably living her life with her partner, Gustaf , many years her senior. Josef, after leading a few years of blissful matrimony with his Danish wife, had to surrender her to death which clutched the hands of a severe disease to bring down the curtains.

While it is not clear whether it was the insistence of Irena’s friend and the last request of Josef’s dying wife or the unbearable curse of her life’s banality and the inescapable ache of his loneliness that triggered the home coming, but when both took their flights to Prague, they were like two light, aimless clouds, who felt justified in being swayed adrift, since their hearts were a flutter of what they wished it to be and any likelihood of bathing in a sunnier sky was worthwhile the suspension in thin air.

But upon their arrivals, they get arrested in stifled laughs, hushed accusations, hesitant embraces and above all, a terrible wave of intermittent nostalgia.

Josef reads from the diary of a teen Josef, which he accidentally finds in the discarded little box handed over to him at his brother’s place, about his young love interest - "The desire to feel compassion for her and the desire to make her suffer are one and the same desire.”

He walks the city to spot novel changes which prick his eyes with their shiny bodies and he eloquently feels that
n  n    “during his absence, an invisible broom had swept across the landscape of his childhood, wiping away everything familiar; the encounter he had expected never took place.”n  n
Irena, on her part, falls into the very trap she had tried so valiantly to flee twenty years ago; her garrulous mother’s circle of influence. She thinks she can escape her tyranny by escaping the brick house but the roads too seem mercilessly hostile. She wears a local dress, she finds in a city shop, to look (and feel) one of them but when she looks herself in the mirror, the dress itself seemed to have disowned her, accusing her of a traitor who could not live through the pain of this country; a coward who did not have the courage to bear her individual struggle in the interest of her nation.

Both Irena and Josef keep trudging into a world they felt was theirs all along but upon touching which emptied into the deepest throes of their comprehension, from where they could not retrieve it, despite determined measures. The familiar images seem breathing behind a veil of forgotten identity, rendering the entire image a nebulous element. Their families, friends and well-wishers were like distant dreams which look beautiful to think of and can be an aid of comfort for passing time but hold no consequence if chased.

The story culminates with Irena and Josef bumping into each other, which suddenly looks like the only worthwhile event of their home coming, for its in this chance meeting, that they find redemption of their individualities, their choices and their fates.

Kundera handles the nuances of human mind with an expert eye, which catches every skipped beat, which arrests every fleeting thought. Living in prolonged pain turns it a friend. Then the only image vitality conjures is that of an adversary.

The ideas of forgotten and nostalgia find utter beauty in his nuanced hands. Recreating  Odyssey and drawing startling parallels between the protagonists was a class piece of emotional legerdemain. And his laced language had a subtle undertone of poetry which was marvelous to encounter at various bends of this book. I will sign off with this beautiful metaphorical gift:
n  n    “She makes love wildly, lasciviously, and at the same time the curtain of oblivion wraps her lewdnesses in an all-concealing darkness. As if a poet were writing his greatest poem with ink that instantly disappears.”n  n
April 26,2025
... Show More
شرح پرتوانی از حافظه، نوستالژی و فراموشی، از همان راویِ گاهی روان‌کاو، گاهی فیلسوف و البته گاهی داستان‌��ویس
April 26,2025
... Show More
اولین کتابی بود که از کوندرا خوندم و راضی‌م کرد.
پراگی که تا قبل از خوندنِ این کتاب می‌شناختم، پراگِ کارت‌پستال‌ها، کلیساها و ساختمون‌های سحرآمیز و پراگِ کافه‌های کافه‌های گرون بود. آشناشدن با پراگ کومونیسم‌زده‌ی سرد و خشک که مردمش ازش فرار می‌کردن، شگفت‌زده‌م کرد.

درمورد این حسّ مهاجرت معکوس و نوستالژی و «بازگشت و بزرگ» و در کل جان کلام کتاب، تقریبا هیچ توافقی با نویسنده ندارم. ولی منکرِ پرداخت، فضاسازی، شخصیت‌پردازی کتاب نمی‌شم.
April 26,2025
... Show More
“The Greek word for "return" is nostos. Algos means "suffering." So nostalgia is the suffering caused by an unappeased yearning to return.”

Ignorance is Kundera's tribute to the émigré. The story revolves around a woman called Irena, a Czech expatriate living in France, and her return to her homeland. On returning she meets Josef, a fellow émigré whom she knew from the past as a lover.

The novel examines the feelings of returning to an unfamiliar homeland after a long time, drawing parallels with Homer's Odyssey to prove its point. The novel explores love and its many forms of manifestations and the use of differing perspectives to prove a comical portrayal of selective memory leading to ignorance. The novel explains willful ignorance as a form of avoidance of unpleasant realities and also illustrates a picture of involuntary ignorance as denial of the past or feigning ignorance of the truth.
n  
n  n  
n  n    “During the twenty years of Odesseus' absence, the people of Ithaca retained many recollections of him but never felt nostalgia for him. Whereas Odysseus did suffer nostalgia, and remembered almost nothing."n  n  
n
“And there lies the horror: the past we remember is devoid of time. Impossible to reexperience a love the way we reread a book or resee a film.”

One of my favorite passages from the book include the story of Jónas Hallgrímsson and the fate of his remains.

".....nobody much cares where a dead person's bones wind up."

An enjoyable read.
April 26,2025
... Show More
Σε αυτή τη φάση, δε νομίζω ότι υπάρχει κάποιο βιβλίο του Κούντερα που να μπορεί να με απογοητεύσει. Τον έχω πια αγαπήσει μέσα από τα βιβλία που έχω διαβάσει και μπορώ να συναισθανθω τα όσα λέει. Στα βιβλία του Κούντερα περισσότερο απολαμβάνω τις ιδέες, τη φιλοσοφία του, το πολιτικό σχόλιο του και φυσικά τις εικόνες από την πολυαγαπημενη Πράγα, η οποία είναι πάντα η βάση των βιβλίων του, παρά το οποιο στόρι και τους οποιους "πρωταγωνιστες", οι οποίοι τις περισσότερες φορές δείχνουν να βρίσκονται εκεί σχεδόν "παρεμπιπτόντως" για να δώσουν απλά ένα παράδειγμα των όσων υποστηρίζει με τη φιλοσοφία του ο Κούντερα. Έτσι κι εδώ, το στόρι των 2 πρωταγωνιστων που ξαναβρισκονται ύστερα από την πρώτη γνωριμία τους πολλά χρόνια πριν, καθώς επιστρέφουν στην πατρίδα τους 20 χρόνια μετά την αυτοεξορια τους, τελικά λιγότερη σημασία είχε για μένα. Περισσότερο με κέρδισαν οι ιδέες του συγγραφέα για τη μνήμη και το πως αυτή επηρεάζει τη ζωή μας. Το ποσο διαφορετικά μας διαμορφώνουν οι αναμνήσεις μας. Πως μια στιγμή μπορεί να περάσει στη μνήμη κάποιου τόσο έντονα ώστε να καθορίσει όλη τη ζωή του και η ίδια στιγμή να ξεχαστεί για πάντα από κάποιον άλλον. Ένα πραγματικά απολαυστικό βιβλίο που θέτει πολλά θέματα και προβληματισμούς για την ανθρώπινη φύση.
April 26,2025
... Show More
پنج ستاره واقعی!
کوندرا خوب بلده که دست بذاره روی احساسات گنگ انسانی و انقدر خوب از تمام زوایا کندوکاوش کنه که وقتی می‌خونی با تک‌تک جاهاش بتونی ارتباط ‌برقرار کنی. احساساتی که همه تجربه کردن. این کتاب درباره دلتنگی و نوستالژی و دوریه. درواقع ترجمه شده بی‌خبری. که کلمه اصلیش
Ignorance
هست.
برخورد آدمای مختلف داستان با انواع دلتنگی و دوری و غربت!
April 26,2025
... Show More
هذا الروائي فيلسوف من الدرجة الأولى
وبناء على تجربته الشخصية فقد كان حديثه صادقًا جدًا فيما يتعلق بالهجرة والغربة والحنين، ومن ثم ألم العودة، وقسوة الذكريات المنسيّة..

لدى ميلان قدرة عجيبة على كشف خبايا النفس البشرية، والتعبير عنها بمهارة لا مثيل لها، تجعلني لا أستغني عن قراءة أعماله، حتى وإن كان أسلوبه مشوِّشا.

وصفه المجنون للحالتين الشعوريتين المختلفتين والمتشابهتين معًا لبطلي الرواية، تجعلك تقف مشدوهًا أمام قدرته على نبش المشاعر المتجذرة في اللاوعي والتي قد لا ندركها على الرغم من شعورنا بها.

رواية جميلة جدًا وخفيفة ولا أبالغ إن قلت إنها أكثر عمل استمتعت به لكونديرا حتى الآن!
April 26,2025
... Show More
Mi primer libro de Kundera y debo decir que me ha agradado mucho su prosa. En ciertos pasajes me recordó a otros autores como J.M. Coetzee, Peter Ackroyd o Patrick Süskind. Con esto no estoy queriendo decir que sus narrativas son similares, sino que me provocan un agradable bienestar cuando los leo.
Otra característica que me gusta de Kundera es que es checo, y por ser de los pagos de Kafka me pone contento leer múltiples referencias que hace sobre Praga, ciudad que tuve el inmenso placer de conocer. Cuando Irena, Gustav o Josef, tres de los personajes principales de la novela caminan las calles de Praga, pude reconocer algunos de esos sectores y me sentí muy a gusto. Era como seguir huellas en forma recíproca.
Es muy amena la manera en la que Kundera crea los lazos afectivos entre Irena y los demás personajes y para ello se vale también de ciertos contextos históricos sucedidos en la vieja Checoslovaquia a partir de veintenios, ya que se da la invasión nazi de 1938, la ocupación rusa que tendría su liberación en 1968, y luego la caída del comunismo que mantenía atado al país a partir de 1989, algo que el autor se encarga de explicar en el capítulo 3, así también como la conexión de lo que sucede en la novela con la Odisea de Homero y del retorno de Ulises a Ítaca, ya que en esta historia, se nos narra el regreso del personaje principal, Irena, luego de veinte años de exilio en París y de todo lo que ese andamiaje emocional genera en ella.
Remarco esto puesto que el título del libro me desconcertaba, pero que rápidamente Kundera se encarga de aclararlo, en un capítulo clave donde comienza a conectar términos como "ignorancia", "regreso", y especialmente "nostalgia" (del griego "Nostos", regreso y "Algos", sufrimiento).
Creo que en la palabra "Nostalgia" está encerrado el verdadero sentido de la novela y se relaciona directamente con los sentimientos de Irena, ya que es a partir de las relaciones de constante vaivén que vive con Gustav o Josef, en donde se pone a prueba su temple y es lo que vamos experimentando durante la lectura eso que llamamos las complicadas "relaciones humanas".
Seguramente seguiré leyendo a Kundera. Tengo agendados "La insoportable levedad del ser" y "La inmortalidad" para este 2019. Con "La ignorancia" he quedado muy satisfecho.
April 26,2025
... Show More
هرچه هم که وحشتناک باشد ، یک دیکتاتوری فاشیست با رفتن دیکتاتورش از بین می رود. پس مردم می توانند امیدوار باشند.

بدبختی کشور ما از نوامیدی مطلقشان است.

تحلیل و نقد در صفحه اینستاگرام
Leave a Review
You must be logged in to rate and post a review. Register an account to get started.