Community Reviews

Rating(4.1 / 5.0, 99 votes)
5 stars
40(40%)
4 stars
28(28%)
3 stars
31(31%)
2 stars
0(0%)
1 stars
0(0%)
99 reviews
April 17,2025
... Show More
کبوتر؛ به قول مترجمش نوول، و به قول من داستان بلند.
اول بگویم که تازه دارم می‌فهمم من از این نوعِ داستانی بیشتر از بقیه لذت می‌برم؛ نه به کوتاهی داستان کوتاه است که تو را با لذت آنی یک برش از زندگی تنها بگذارد، و نه به بلندای رمان که تا سر و ته یک زندگی را نشانت ندهد، نمی‌گذارد تنهایش بگذاری!
اگر فرض کنیم در داستان کوتاه آنی از یک بُعد از یک برش از زندگی را شاهدیم، در رمان ابعاد مهمی از زندگی را، در داستان بلند، فرصت خوبی داریم برای نمایش بُعد مهمی از زندگی یک شخصیت، به‌طور کامل.
من این را می‌پسندم :)
کبوتر، داستانی شخصیت‌محور است. بنای داستان بر هرچه روشن‌تر کردن ابعاد شخصیت برای مخاطب است. هیچ جریان خاصی در کار نیست، هیچ کنش و واکنش خاصی، پیرنگ پیچیده یا شروع و پایان خارق‌العاده‌ای. همۀ داستان متعلق به یک شخصیت است. شخصیتی به نام «یوناتان نوئل» که سال‌هاست در یک اتاق کوچک و محقر، با حداقل امکانات، زندگی می‌کند و چنان کسی که در یک خواب مصنوعی عمیق است، در آرامش احمقانۀ زندگی خود غوطه‌ور است. او عاشق اتاق محقر خود است. کار او نگهبانی از بانکی است که خودش می‌داند اگر قرار باشد دزدی به آنجا بزند، بود و نبود او هیچ فرقی نخواهد داشت. روزمره‌ترین زندگی ممکن، و در عین حال بالاترین حد رضایت از زندگی!
یوناتان آدم تنهایی است که از هرگونه بروز و ظهور خود در اجتماع واهمه دارد. از کسانی که «دیده می‌شوند» حالت چندش و تنفر به او دست می‌دهد؛ ولو یک گدای خیابانیِ بی‌قید. کبوتر، روایتی از هراس‌های یک آدمِ تنهاست.
اما آن‌چه دربارۀ این کتاب، ممتاز است، توصیف‌های شگفت‌انگیز آن است. نویسنده به‌نوعی احوال این شخصیت را بازگو می‌کند، که یقیناً اگر خودِ آن شخصیت حقیقت داشت و دست‌به‌قلم می‌شد، نمی‌توانست به این دقت و ظرافت احوال خود را ثبت کند! کنش و واکنش‌های یوناتان در جامعۀ اطرافش، کشمکش‌های درونی شخصیت او، دیدگاهش نسبت به ساده‌ترین امور و ... را طوری توصیف کرده است که مخاطب با شگفتی درمی‌یابد بارها و بارها این حال را تجربه کرده است و خودش را با شخصیتی که ظاهراً نادر و عجیب است، بسیار بسیار نزدیک می‌بیند! تجربه‌های حسی یوناتان درست همان تجربه‌هایی هستند که هرکدام از ما بارها در جامعه داشته‌ایم.
و از روایت این کتاب باید گفت که، نویسنده مهارت بی‌حدی در آن به خرج داده است. روایت، روایت دانای کل است؛ اما این دانای کل، زبانِ شخصیت است و بس. یعنی ما از ابتدا می‌فهمیم که راوی دارد با نگاه و باور و دیدگاه یوناتان داستان را بیان می‌کند. این شیوه از روایت، کار بسیار دشواری است. چون لازمۀ دانای کل بودن، دانای کل بودن است! یعنی نویسنده نمی‌تواند از این وسوسه خلاصی یابد که خودش را داخل داستان کند و بگوید که در اینجای داستان نظری خلاف شخصیتش دارد و قضاوت کند که شخصیتش در فلان حادثه اشتباه کرده بود! اما این راوی، وفادار به شخصیت و در یک خط مستقیم و امانتدارانه، روایتش را پیش می‌برد و حتی یک جا گاف نمی‌دهد که راوی است، نه زبانِ شخصیت!
کبوتر را به همۀ کسانی که داستان‌های خلوت و شخصیت‌مدارانه را می‌پسندند، پیشنهاد می‌کنم، قویاً!
April 17,2025
... Show More

كيف لفعل لا يكاد يلحظ كحط حمامة صغيرة فى ردهة ضيقة أن يقلب حياة رأساً على عقب؟
هو سؤال بسيط للغاية وغريب فى نفس الوقت وربما مرعب كما هنا
ومنه تنطلق رواية زوسكيند الصغيرة والمكثفة
التي تعري النفس البشرية التي تركن للهدوء وتنغلق على ذاتها وتعيش دون أن تحيا حياة حقيقية
تمر عليها الأيام بلا فروقات تذكر، فقط تمضيها لأنه لا مفر من مرورها
وترسم معالم الخوف الطاغي والمتعاظم فى الأعماق والمعيق عن التفاعل مع الحياة خارج دائرة الرتابة اليومية المعتادة
فعندما يشعر المرء بالتهديد من فعل بسيط قد لا يمس بأي حال من الأحوال بسير حياته ولا يتقاطع معها إلا فى كونه شهدها، لكنه رغما عنه يسكنه الرعب ويعجز عن وضع خطة بديلة لحياته التي يجد أنها توقفت من اللحظة وحكم عليها بالانتهاء _على فرض أنها كانت مستقرة وتمضي بطبيعية في نظر أصحابها_..
عمل يكشف الجانب النفسي الهش بداخل البشر وانعكاسات مجتمعاتنا التي أفقدتنا حريتنا الحقيقية وجعلتنا أجزاء من تروس كبيرة تعمل لصالح المؤسسات لا لقيم أو لنفع الإنسانية
..

<b>
April 17,2025
... Show More

"إيه الدماغ دي" :D
كان هذا أول تعليق أصدرته عندما انتهيت من قراءة الحمامة لـ باتريك زوسكيند
وهي العمل الثاني الذي اقرأه له بعد روايته المميزة العطر
الحمامة هي رواية قصيرة رمزية رائعة
لا أدري كيف استطاع باتريك زوسكيند بهذا العمل الصغير ان يكشف نفوسنا بهذا الشكل الواضح ويضعها أمامنا بكل بساطة من خلال موقف واحد ولقاء عابر مع حمامة

جوناثان نويل ذلك العجوز الذي عاش حياته بشكل روتيني الذي "لم يكن يتخيل أن يحدث له في حياته أي شئ ذي أهمية ماعدا موته !"
في لحظة كل شئ يتغير، الخوف يتملكه، وشبح النهاية يصبح أمامه، يتخيل كل ماهو سئ، وماعاد يحب أي شئ كان يفعله، يُدرك أن حياته لم تكن تستحق
ذلك الاستقرار الذي بات ينشده ويحافظ عليه إنتهي
جوناثان نويل يمثلنا، مشكلة صغيرة نتعرض لها فجأة نعتبرها النهاية، نكتشف كم نحن ضعفاء، نصبح ناقمين على كل شئ مهما كان بسيطًا، ونظن بأن كل شئ أصبح سيئًا، ولا امل في أي جديد يُذكر
قد نهرب من مشاكلنا، وندور كثيرًا حولها، ويزداد خوفنا، وربما في النهاية نكتشف أن خوفنا هو مجرد وهم لا أكثر

هذه النوفيلا (الرواية القصيرة) رائعة ومرعبة، وهذا الزوسكيند "دماغ ياجماعة" :D

16 / 12 / 2015
April 17,2025
... Show More

'Psikanaliz yapmayan psikolojik roman'
dersem Süskind ne der bilemiyorum fakat, benim kitaplardaki geçirgenlik katsayım psikoloji, dram, melankoli, lirik, depresif ve diğer şekerli kötücül şeyler olduğu için umarım bu lafı ediyor olmamı bağışlarsınız.

Ne diyor arka kapakta: Jonathan Noel. 50. Bekçi. Paris’teki çatı katında yaşıyor. İçine kapanık, sıradan.
İyi de niye?
Yazar bunun için sadece ilk bölümde birkaç anıyla veriyor: gitti mi yoksa götürüldü mü bilinmeyen ve veda edilemeyen anne, hemen ardından kaybolan baba, WWII’de Spielberg tadında bir kaçış ve saklanış, askerlik, ‘göç eden’ kız kardeş, bir buyrukla yapılan evlilik, 4 ay sonra doğum yapıp kaçan bir eş. Köyden kente göç.

“Jonathan Noel bütün bu olup bitenlerden, insanlara güvenilmeyeceği, huzur içinde yaşayabilmenin ancak onları kendinden uzak tutmakla olabileceği sonucunu çıkardı. Üstelik şimdi bir de köyde alay konusu olduğundan -ki onu rahatsız eden alayın kendisi değil, bu nedenle herkesin dikkatini çekmesiydi-...”

Tüm bunlar sonunda böyle söylüyor yazar. Sonra biz, Jon’un şimdiki haline geliyoruz.
Jonathan, her şeyin erdemli halini benimsiyor, işini yıllardır aynı kararlılık, beceri ve ölçütle yapıyor, hayatı tamamen aynı çizgide, ama ona monoton gelmeyen, asla sekteye uğratılmayan günlük-haftalık alışkanlık ve rutinler çerçevesinde örülü, tek insani iletişiminin sabah bankadakilere günaydın demek ve müdür giderken başıyla selam vermekten ibaret. Tek gayesi, kabuğu, sığınağı, sevgilisi olan odayı satın almak. Muazzam bir soyutlanma.
İyi de niye?

Köydeki deli Naci’nin neden hiç deli Naci olduğunu, günden güne neden daha da, daha da delirdiğini düşündünüz mü? İnsanın kızarık yüzüne, öfkeden, utançtan, hırstan, üzüntüden, panikten kızaran yüzüne tutup bir de siz kırmızı boya çalarsanız, bir insanı yüzsüz yapmaya yeter de artar bile; belki riyakar, ya da arsız, veya kimliksiz, yahut kayıp, ya da deli işte.

Jonathan başına gelen de farklı değil. O da yüzü olmamayı seçmiş, soyutlamış, uzaklaşmış. Sıradanlığın tekdüzeliğine sığınmış.
Yazarın, bunu anlamamız için gözümüze sokmasına, uzun uzun anlatmasına gerek yok. 2. Dünya Savaşı’nın nasıl bir bok olduğunu, Jonathan’nın ortalık çökene kadar neleri yaşadığını herkesin kestirebilmesi lazım zaten. Peşpeşe verdiğin 2 iktidar savaşı ve 2 terk ediliş: birisinde hayatta kalmaya çalışıyorsun, birinde de olmuyor kente göçüyorsun.

Jonathan ister alay konusu olmak istemesin, ister dikkat çekmemek, o ‘erdemli ve görev bilinci yerinde olan insan’dan en ufak bir fire verse, dalgınlıkla müdürün kornasını duymasa, pantolonu yırtılsa, parkta içtiği sütün kartonunu çöpe atmayı unutsa, bir evsizi kaldırım kenarında sıçarken görse ya da bir güvercin bulsa kapısının önünde roller coaster gibi akıyor zihninden düşünceler. Çünkü o “…bu işin insanı değildi. Ruhsal çaresizlikten, akıl karışıklığından ya da birden gelen bir nefretle gözünü kan bürüyüp suç işleyecek biri değildi; böyle bir suç kendisine ahlaka aykırı geleceği için değil, yalnızca kendini eylemle ya da sözlerle dışa vurmak hiç elinden gelmediği için. Eylemde bulunan biri değildi o. Rıza gösteren biriydi.”
Yani öyle ki yırtık pantolonla bir yere girip yemek yiyemez, dışarıda biri varken tuvaletini yapamaz, ortalıkçı kadına koridoru temizle diyemez…

Hayatta amacı olmayan insan özgürdür; ben demiyorum kitap diyor. Güvercinin hiçbir zoru yok Jonathan’a, evini elinden almaktan başka. Yani amacını.
“…odansa o zamana kadar zaten çoktan elinden gitti, bir güvercin oturmakta içinde, bir güvercin ailesi oturmakta, kirletmekte, mahvetmekte odanı…”

Jonathan asla eve dönemeyeceğini anladığında yaptığı ne oluyor?
“Bir kutu sardalye konservesi, küçük bir parça keçi peyniri, bir armut, bir şişe kırmızı şarap ve bir Arap ekmeği aldı… ömründe şimdikinden, şu ankinden daha iyi yemek yemediğinden emindi.”
Bu kimin sofrası peki, yıllardır tanıdığı, o yol kenarına pisleten, ne kadar da ‘özgür’, kaygısız olduğunu düşündüğü evsizin elbette.

Güvercini gördüğü sabahın gecesi Jon, fırtına çıkan gecede kapkaranlık, tanımadığı bir odada uyanınca ne düşünüyor peki?
"Sakın ha kusma… sakın şimdi kusup da kendini dışarı vurma!"
Ama bundan öte şu var aslında: bi an kendini, savaş zamanı çocukluk evinin bodrumunda sanıyor, ve yine o roller coaster düşünceler. Nasıl bitiyor peki?
“Nerede öbür insanlar? Tanrım, nerede öbür insanlar acaba? Yaşayamam ki ben öbür insanlar olmadan! Bağırmak üzereydi. Bu tek cümleyi, öbür insanlar olmadan yaşayamayacağını, sessizliğin içine doğru haykırmak istiyordu, o kadar büyüktü bunaltısı, o kadar çaresizdi çocuk Jonathan Noel'in terk edilmişlik korkusu.”

Yani analiz kasmıyorum burada, yazar kendi söylüyor zaten. Bunları gözünüze sokma nedenim, mevzunun ‘bir güvercinle insanın hayatının bir anda alt-üst olması’ değil.
Tüm bunları ‘savaşın ve terk edilişin insanda açtığı derin yaralar’ diyerek de bitirebilirdim.
Ama neden kısa keseyim?

Benim için hikayenin climaxi, Jon ile sfenks meselesidir.
“Gene de birbirlerine benziyorlardı, Jonathan'ın kanısınca, sfenksle bekçi, çünkü ikisinin gücü de araçsal değil simgeseldi.”

  

Ayrıca bana “içtepi” kelimesini kazandıran ve bu zamana kadar “içgüdü” kelimesini kullandığım bütün dizeleri sorgulamama neden olan Tevfik Turan’a teşekkür ederim. Çeviri şahane.

Sanırım bir kitabın sonunu söylememiş gibiyim ancak öyle değil. Ben düğmeleri diktim sadece. Rica ederim, gidin okuyun.

İsterse annem olsun ben de tuvaletimi yapamam etrafta biri varken, ve güvercin ölüsü fotoğrafı arşivim var
xoxo
iko
April 17,2025
... Show More
في المدينة لا ينفع المرء شيء إلا الابتعاد عن الناس ، لا ينفع الا حجرة لها قفل وترباس

في هجاء المدينة والمعاصرة ، في هجاء الروتين والجدران، في هجاء الامان والاستسلام
April 17,2025
... Show More
فعلها زوسكند! إذا قلنا أن الحمامة هي طفولة بطل القصة، الطفولة التي قضى حياته يهرب من مآسيها والتي لابد له أن يواجهها يومًا، إن لم يفعل ذلك هو، فستفعل هي، ستعثر عليه بشكل ما، على هيئة حمامة أمام الباب مثلًا، لِم لا؟
الحمامة ااتي وجدها أمام بابه في أحد صباحات عمره الخمسين، عمره الذي قضاه بعد اختفاء أمه ثم أبيه أثناء الحرب الألمانية، ثم ترحيله وأخته بالقطار إلى حيث لا يعلم.. هي طفولته الناعمة المرعبة التي أفضت به إلى كره العالم والامتناع عن رؤيته، وعدم الشعور بالحاجة إلى الناس والاتصال بهم، وإنكار حتى الجسد وعدم رؤيته يكبر، والتبلّد والرتابة القاتلة... هذا كله خدر بسبب الطفولة المعطوبة. وإذًا لابد من مواجهتها ومواجهة العالم والوصول بالمواجهة إلى حافة الموت (غرفة الفندق على شكل تابوت).. ثم الحياة من الجديد. طفولة على شكل حمامة ولكنها تخيفه لأن الخوف فيه، لا في الطفولة/الحمامة.
April 17,2025
... Show More
في فترة الصيف وعلاوةً على الحر الشديد الذي يفقدني التركيز في كل شيء وأي شيء , أكثر ما أتضايق منه هو أن خططي القرائية يصيبها شيء من "فوضى العطل" ليس لأنني لا أريد القراءة أو أن مزاجي كعادتة غير وجهته في آخر لحظة لكن لأن الإجازة الصيفية تنتهك خصوصياتنا إذ أننا ملزمين أن نشارك ا��اخرين أكبر قسم ممكن من الوقت الأصدقاء ومناسباتهم الزوار وحضورهم المفاجئ النوم الذي يقتنص وقته من بين الأشغال الكثيرة والتي تكون دائماً مهمة و "مستعجلة" وهؤلاء الآخرين يفرضون وجودهم بالقرب مننا مما يربك أي عملية خاصة نقوم بها سابقاً لا بأس يبدو أنني شطحت كثيراً في الحديث , من المفترض ان يكون رأيي هنا عن الحمامة

:

هي قصة جوناثان الذي قضى 30 عاماً من حياته في قبضة رتابة الروتين , نجح زوسكيند في تمثيل الوساوس الشخصية التي تنتاب الإنسان بطريقة راائعة , ونجح أيضاً في تمثيل أفكار الهروب التي تجتاح الكائن منا حتى لو كان الهرب من عينيّ حمامة قابعة في الممر الطويل , لوهلة أحسست بأن جوناثان سينتحر في آخر الـ80 صفحة لا أعلم ربما لأنني شعرت جداً بـالضيق الذي إنتابه ورغبته في أن يتبعثر في الهواء ويختفي باتريك نجح في إدخال أفكار شخصيته في عقلي فكرت كيف لي أن أحتمل كل هذا التطفل من حمامة وفجأة عقدت حاجبيّ و أقفلت الكتاب وفكرت بغضب ماذا تريد هذه الحمامة !!!

دعوني أفصح عن سري الخطير دائماً ما تستفزني نظرات القطط -بعيد عن الحمام- لدرجة أنني حينما أبكي يخيّل لي بأن القطة تنظر بـ شماتة لي مرة تعثرة في المشي وكانت قطة أختي تجلس بكل وقاحة- على كنبتي المفضلة شعرت من نظراتها بأنها تضحك من عثرتي هذه صعد الغضب ليقضي على خوفي الدائم من القطط وحملتها-لمستها لأول مره في تاريخي- لأزيحها عن مقعدي وجلست وفي عيني شعور بالإنتصار لووووول ,
يبدو أنني اعاني من وسواس ما هههههههه


كانت هذه الحكاية بالنسبة لي رحلة في عالم داخلي أحببتها جداً خمس نجوم على طول :)
April 17,2025
... Show More
Flowing, quick, moving short novel about a man who sought and achieved solitude and stability after being abandoned by his parents (who were sent to Nazi camps) and later his wife, living in an 81-square-foot room in Paris, working as a guard standing outside a bank his entire career, until one day he emerges from the shared bathroom down the hall from his room and sees a pigeon and pretty much loses his shit, becomes self-doubtful, confrontational, self-conscious, distracted, questions every presumption about how he's lived his life, totally freaks out about a tear in the fabric of his uniform akin to one ripping through the universe, considers suicide, but after an enormous thunderstorm hovering over the city like an occupying army he seems to regain his shit and recovers. Wrote the general gist just now to remember later on since I read this in four sittings -- train to work, at lunch, train home, at night in bed -- and might not remember much of it in the future. Loved that it ended well. The page description of the leaden thunderstorm's increasing tension and rumblings was worth the sticker price. The description of the "clochard" (a specifically Parisian variety of homeless man) crouched and spraying diarrhea between two cars was weirdly similar to a scene I wrote in an unpublished novel involving a guy shitting on a crowded NYC subway platform. Suskind can be such a sensual writer it seems -- really excels at description, writing about food, that sort of thing. Loved how this one changes registers as Jonathan gets worked up, how the sentences lengthen and loosen. Otherwise, at one point I registered two Kafka precedents, nearly on the same page: his work as a guard suggested something of The Hunger Artist and when compared to the sphinx it suggested Before the Law, the parable at the end of The Trial about the guard with the Tartan beard impeding K's entry to the Law. The opening line seems a little Metamorphosis-y too but this is pitched in post-war Paris and as such at times his dissolution suggested maybe something about the general societal upheaval in the '60s and '70s? As with  Perfume, which I loved, it's light-handed when it comes to theme -- it's suggestive, or there's a sense that there's significance there if you seek it but it's not essential at all to enjoyment of either book, both of which succeed on the levels of story and language and character and even plot (what happens next). This one does explicitly refer to WWII and the Holocaust though but only in the beginning and end. A PTSD novel, really. I'll definitely read some more Suskind soon and wish I'd read him long ago. Also: John E. Woods, the translator, is easily one of the finest prose writers of the late 20th century. Becoming a John E. Woods completist seems like a reasonable goal.
April 17,2025
... Show More
مرعب هو ما يمكن أن يفعله بنّا شيء صغير للغاية، تافه للغاية حين نكون في داخل عزلتنا ووحدتنا المقدسة
أشياء ربما لن تسترعي انتباهنا إذا كنا بكامل حماسنا واندفاعنا تجاه الحياة، لكن ما أن ندخل حالة الخمول؛ سباتنا الشتوي الذي يمتد بامتداد العام بأكمله وكل عام أيضًا حتى نتخلص من كل شيء إلا تلك الأشياء التي تبقينا على قيد الحياة فقط.
ويصبح حينها أي شيء/شخص/فعل خارج عزلتنا المحصنة بمثابة هجوم وحشيّ يتعدى على عالمنا ويرغب في الإطاحة بما تحمله من هدوء ولاألم حتى وإن كان هذا الشيء حمامة!
مجرد حمامة تقف على عتبات رجل ناضج بما يكفي لأن يدهسها بقدميه ثم يُكمل طريقه بعد ذلك، رجل إلى جانب ذلك يحمل سلاحًا
لكنه لا يفعل، يرتبك، يتهاوى، تنهار حياته الرتيبة والمريحة وتتحول إلى سلسلة من الأفعال الحمقاء والأفكار الأكثر حماقة.
هذا أفهمه جيدًا، مررت به لفترة لا بأس بها.
كل ما/من يحاول كسر عزلتك/منطقتك الآمنة تقوم بكنسه بعيدًا؛ لا مزيد من الأشخاص والأحداث، لا مزيد من الألم بعد الآن!
الفكرة جيدة للغاية في النصف الأول، لا أعلم لما تشوشت في النصف الثاني من القصة
ويبدو ليّ أنها كانت ستكون أفضل في حالتين؛ إذا كانت أصغر ولا أعلم كيف كانت ستكون أصغر من ذلك!
أو إذا كانت تلك التفاصيل التي تصف حالته مختلفة نوعًا ما، أقوى نوعًا ما.
لا أدري لكن هذا شيء على الرغم من أنني مررت به لم أشعر أنه وصلنيّ بتلك القوة التي تزلزلنيّ
القراءة الأول لصاحب العطر وربما أتحمس أكثر حين اقرأ باقي ما كتب.

تمّت
April 17,2025
... Show More
الروتين اليومى نعم به من الرتابة و الملل ما يجعلك تكاد تفقد عقلك اذا فكرت به كثيرا و لكن حين ياتى موعد التغيير تفقد شغف التغيير لانك تخاف من اى خلل فى نظامك قد يطيح بتغيير حياتك اليومية كلها .

هل يستحق الامان و الحياة الكريمة ان تفقد ادميتك و متع الحياة و مغامراتها ب قبحها و جمالها !!

الحمامة جائت ل جونثان لتبعثر حياته و القصة جائت لتبعثر حياتى انا ف انا الذى لم يتغير روتينى اليومى ليس ل 30 عام بل ف 5 اعوام فقط , لا جديد يذكر لا قديم يعاد لا اريد تجارب بل اخاف من التجارب و اكره المشاكل و اتجنب احيانا الناس و اغرق فى هدوئى و كتبى , هذا فى واقعنا الان يسمونه بالاكتئاب و لكن العزلة احيانا راحة و لكنها مشقة ف لا تكاد الحمامة هنا مثل القصة تجعلنى اتسائل الى اين ستؤول حياتى و اكثر ما اخافه هل سوف يكبر الشغف بداخلى لابدا ثورة التغيير حتى ينتهى اليوم و انسى كل هذا و ارجع ليومى الرتيب مجددا مثلما انتهى الحال ب جونثان نوبل .

و هنا اتذكر قول الفنان جميل راتب

قصة غريبة وفلسفتها كانت تدعو الى الملل احيانا لانى الكاتب اسرف فى الكلمات و الوصف كثيرا لدرجة مرعبة اصبحت بعد وقت مملة و ايضا مراجعات اصدقائى هنا كانت خير مساعدة لفهم المغزى الكامل من القصة .
April 17,2025
... Show More
„Golub“ je obimom nevelika novela napisana britkim kafkijanskim stilom. Možda ste se sa autorom susreli čitajući njegov najpoznatiji roman „Parfem“, ali nikako ne treba zanemariti ni ovu zanimljivu priču.

Džonatan Noel je čovek bez porodice, bez prijatelja, bez hobija i bez interesovanja. Radi kao bankarski čuvar i već godinama živi u malom, skromnom stanu. Njegovu rutinu jednoga jutra poremeti golub. Pojava goluba u hodniku ispred stana je toliko uticala na njega da je od straha spakovao kofere i „zauvek“ napustio svoj stan. Tada počinju njegove nevolje.

Čitava radnja se događa u svega 24 sata i time nam autor pruža savršeno završenu celinu. Kružnu priču.
Identitet glavnog junaka gotovo je sasvim zamagljen paranojom i intenzivnim emocijama koje doživljava. Takođe ga autor veoma dobro opisuje i kroz dramatičan način izražavanja o malim i naizgled nebitnim događajima.

Sjajno su prikazani detalji iz tog njegovog burnog dana. I sve ono što ga je nehotice uznemirilo.
Posebna je pažnja posvećena kiši, koja se simolički može protumačiti kao „ispiranje“, nestanak traume. U isto vreme je to i oslobađanje od anksioznosti i paranoje koja odiše celom pričom.
April 17,2025
... Show More
Quando o Medo Bate à Porta


Jonathan é um homem SEM - sem angústias, alegrias, raivas, ódios,... Nada!
Os seus amanhãs são réplicas de ontens - fragmentos dum dia a dia monotónico que constituem a sua vida...

Até àquele dia fatídico da Pomba:

No momento em que Jonathan avistou uma Pomba no corredor, o caos apoderou-se da sua vida!
A Pomba abrira uma brecha irreparável no seu abrigo à prova de tudo.

Não!... Já não era seguro permanecer ali!

E é, pois, num estado afogueado, enredado num turbilhão de emoções perturbantes, que Jonathan decide partir...
Mas do lado de fora, ameaçador, o desconhecido espreita-o:
É o inesperado que o aguarda a cada instante, assumindo todas as formas possíveis e imagináveis - perigos vários aos quais é, de todo, impossível virar a cara!...

Que fazer perante um quadro tão aterrador?

Bem!... A resposta afigura-se simples e concisa:

Chegara a tão receada, a malfadada hora do temível encontro com o tal bichinho do corredor!...


Tratando-se de medos, a vida é um caçador implacável - surge sempre aquele dia, em que algum mais ousado emerge do grupo dos rastejantes intocáveis, e que intrépido, nos bate à porta, ininterruptamente, até nos dignarmos atendê-lo!...

"A Pomba", esta caricatura prosaica dum mal que nos afecta a todos, tem tanto de surreal como de racional.
Quanto a mim, aborda claramente os malefícios que advêm do ato que consiste em virar as costas ao medo!

Moral da história: o melhor mesmo... será caçar o medo, antes que seja ele a caçar-nos!
Leave a Review
You must be logged in to rate and post a review. Register an account to get started.