...
Show More
Bir kitabı bitirmeniz en çok ne kadar zamanınızı aldı şimdiye kadar? Bir ay? İki? Hadi altı ay olsun. Benim en uzun zamanda bitirebildiğim kitap Dava oldu efendim. Tam iki yıl. Gerçek.
Franz Kafka'nın 1925 yılında, bir klişe olarak ölümünden iki sene sonra yayınlanan romanı olan Dava, orijinal ismi "Der Prozeβ" olan Dava -ki bu da aynı zamanda 'süreç' demek. İlginçtir, şimdi öğrendim daha, eksik kısımları da kalmış, yani aslında Kafka bile tamamlayamamış kitabı, sanırım o da benim gibi kaybolmuş kendi cümlelerinin arasında.
Konu itibariyle kısalamak gerekirse bir sabah ansızın ve gerekçesizin tutuklanan bir adamı, Josef K.'yı ve onun sürüncemelerle sürünen sanal davası işleniyor romanda. Klasik bir Kafka anlatısı aslında, karanlık, depresif, ümitsiz, yararsız. Uzun ve kasvetli cümleler, bitmek bilmeyen paragraflar.. Tüm bunlar romanın atmosferine ciddi katkı sağlasa da, elbette okumayı güçleştiriyor.
Eleştirmek istediği de birçok şey var elbette yine Kafka'nın, bunların en başında da devlet otoritesi ve onun sağladığı korku kültürü var. Nedensizce, kanıtsızca, hiçbir şeyi gözetmeden hoyratça hareket edebilen devleti gözler önüne seriyor. Ayrıca sadece yargı organını değil, tüm bürokrasiyi yerden yere vuruyor, onunla alay ediyor. Ama alay ettiği şeyin kudretinin de farkında. Daha doğrusu şöyle diyelim; devlete çaktırmadan devletle dalga geçiyor, yani onu aptal yerine koyuyor.
Ayrıca bütün yönleriyle düşününce de, tarihin hep tekerrür olduğu, devlet sisteminin hiç değişmediği ve değişmeyeceği görülüyor, zira günümüzde yaşadıklarımız da çok farklı değil, yargısız infazlar, iddianamesiz yıllarca içeride yatan insanlar, aklansa bile “çamur-iz” bağlamında aklanamayan insanlar.. Kafka hepsinden dem vuruyor.
Bir de aralara çeşitli karakterler serpiştirmiş Franz; yargıç, bankacı, memur, avukat, ressam, hizmetçi, iş adamı, rahip.. Sanki duruma hepsinin gözünden ayrı ayrı bakmak ve tümevarım yoluyla sosyolojik bir bakışaçısı da getirmek istemiş. Açıkçası romanın bu yönü oldukça hoş. Zaten okuma zorluğu dışında bir nahoşluk da yok ki, o da klasik bir Kafkavari durum. Kafkaesk diye kelime var arkadaşım, sırf bu yüzden işte.
Franz Kafka'nın 1925 yılında, bir klişe olarak ölümünden iki sene sonra yayınlanan romanı olan Dava, orijinal ismi "Der Prozeβ" olan Dava -ki bu da aynı zamanda 'süreç' demek. İlginçtir, şimdi öğrendim daha, eksik kısımları da kalmış, yani aslında Kafka bile tamamlayamamış kitabı, sanırım o da benim gibi kaybolmuş kendi cümlelerinin arasında.
Konu itibariyle kısalamak gerekirse bir sabah ansızın ve gerekçesizin tutuklanan bir adamı, Josef K.'yı ve onun sürüncemelerle sürünen sanal davası işleniyor romanda. Klasik bir Kafka anlatısı aslında, karanlık, depresif, ümitsiz, yararsız. Uzun ve kasvetli cümleler, bitmek bilmeyen paragraflar.. Tüm bunlar romanın atmosferine ciddi katkı sağlasa da, elbette okumayı güçleştiriyor.
Eleştirmek istediği de birçok şey var elbette yine Kafka'nın, bunların en başında da devlet otoritesi ve onun sağladığı korku kültürü var. Nedensizce, kanıtsızca, hiçbir şeyi gözetmeden hoyratça hareket edebilen devleti gözler önüne seriyor. Ayrıca sadece yargı organını değil, tüm bürokrasiyi yerden yere vuruyor, onunla alay ediyor. Ama alay ettiği şeyin kudretinin de farkında. Daha doğrusu şöyle diyelim; devlete çaktırmadan devletle dalga geçiyor, yani onu aptal yerine koyuyor.
Ayrıca bütün yönleriyle düşününce de, tarihin hep tekerrür olduğu, devlet sisteminin hiç değişmediği ve değişmeyeceği görülüyor, zira günümüzde yaşadıklarımız da çok farklı değil, yargısız infazlar, iddianamesiz yıllarca içeride yatan insanlar, aklansa bile “çamur-iz” bağlamında aklanamayan insanlar.. Kafka hepsinden dem vuruyor.
Bir de aralara çeşitli karakterler serpiştirmiş Franz; yargıç, bankacı, memur, avukat, ressam, hizmetçi, iş adamı, rahip.. Sanki duruma hepsinin gözünden ayrı ayrı bakmak ve tümevarım yoluyla sosyolojik bir bakışaçısı da getirmek istemiş. Açıkçası romanın bu yönü oldukça hoş. Zaten okuma zorluğu dışında bir nahoşluk da yok ki, o da klasik bir Kafkavari durum. Kafkaesk diye kelime var arkadaşım, sırf bu yüzden işte.