From the Dust Returned

... Show More
Ray Bradbury, America's most beloved storyteller, has spent a lifetime carrying readers to exhilarating and dangerous places, from dark street comers in unfamiliar cities and towns to the edge of the universe. Now, in an extraordinary flight of the imagination a half-century in the making, he takes us to a most wondrous destination: into the heart of an Eternal Family.

They have lived for centuries in a house of legend and mystery in upper Illinois -- and they are not like other midwesterners. Rarely encountered in daylight hours, their children are curious and wild; their old ones have survived since before the Sphinx first sank its paws deep in Egyptian sands. And some sleep in beds with lids.

Now the house is being readied in anticipation of the gala homecoming that will gather together the farflung branches of this odd and remarkable family. In the past-midnight stillness can be detected the soft fluttering of Uncle Einars wings. From her realm of sleep, Cecy, the fairest and most special daughter, can feel the approach of many a welcome being -- shapeshifter, telepath, somnambulist, vampire -- as she flies high in the consciousness of bird and bat.

But in the midst of eager anticipation, a sense of doom pervades. For the world is changing. And death, no stranger, will always shadow this most singular family: Father, arisen from the Earth; Mother, who never sleeps but dreams; A Thousand Times Great Grandmére; Grandfather, who keeps the wildness of youth between his ears.

And the boy who, more than anyone, carries the burden of time on his shoulders: Timothy, the sad and different foundling son who must share it all, remember, and tell...and who, alone out of all of them, must one day age and wither and die.

By turns lyrical, wistful, poignant, and chilling, From the Dust Returned is the long-awaited new novel by the peerless Ray Bradbury -- a book that will surely be numbered among his most enduring masterworks.

206 pages, Mass Market Paperback

First published October 1,2001

Literary awards

About the author

... Show More
Ray Douglas Bradbury was an American author and screenwriter. One of the most celebrated 20th-century American writers, he worked in a variety of genres, including fantasy, science fiction, horror, mystery, and realistic fiction.
Bradbury is best known for his novel Fahrenheit 451 (1953) and his short-story collections The Martian Chronicles (1950), The Illustrated Man (1951), and The October Country (1955). Other notable works include the coming of age novel Dandelion Wine (1957), the dark fantasy Something Wicked This Way Comes (1962) and the fictionalized memoir Green Shadows, White Whale (1992). He also wrote and consulted on screenplays and television scripts, including Moby Dick and It Came from Outer Space. Many of his works were adapted into television and film productions as well as comic books. Bradbury also wrote poetry which has been published in several collections, such as They Have Not Seen the Stars (2001).
The New York Times called Bradbury "An author whose fanciful imagination, poetic prose, and mature understanding of human character have won him an international reputation" and "the writer most responsible for bringing modern science fiction into the literary mainstream".

Community Reviews

Rating(4 / 5.0, 100 votes)
5 stars
33(33%)
4 stars
32(32%)
3 stars
35(35%)
2 stars
0(0%)
1 stars
0(0%)
100 reviews All reviews
April 26,2025
... Show More
3.75 ⭐️

“La Casa era un circo fantasma, desideroso di essere infestato.”

Non era ciò che mi aspettavo. Ma io vado sempre a scatola chiusa coi libri. All’inizio pensavo fosse come Piranesi, o meglio, l’originale rispetto a quello. Ma si tratta in realtà di un’insieme di racconti, scritti divinamente. Infatti, se dovessi dare un voto solo per la scrittura sarebbe un 10 pieno. Ottimo libro da leggere in autunno, pieno di fantasmi, mostri, e idee strampalate. A volte, però, mi sono persa nei passaggi tra una storia e un’altra, pur essendoci un filo conduttore, non sempre mi sembra fluido. Alcune storie bisogna godersele così come sono, un’opera d’arte il cui punto focale è l’essere belle di per sé.
April 26,2025
... Show More
„От прахта родени“ е изключително приятна, макар и доста меланхолична приказка! Мрачната история на Вечното семейство ми донесе силни емоции, както и ме заплени със своята много готина „хелоуинска“ атмосфера... Ако вече харесвате други творби на лиричния гений Бредбъри, то не пропускайте да се потопите и в тази книга...




„Сеси. Тя беше причината, истинската причина, основната причина дивите братовчеди да я обикалят и да останат. Защото тя изобилстваше на семена като нар. Тя бе всички сетива на всички живи същества по света. Тя бе всички киностудии, театри и художествени галерии на всички времена.
Помолете я да извади душата ви като болен зъб и да я стрелне в облаците, за да охлади духа ви, и в миг се озовавате в небесната вис.
Помолете я да грабне същата тази душа и да я въплъти в дърво, и когато на другата сутрин се събудите, в зелената ви глава пеят птици.
Помолете я да станете пречистващ дъжд и усещате, че валите върху всичко. Помолете я да станете луната и изведнъж поглеждате надолу, и виждате, че бледата ви светлина придава на изгубените градове цвят на надгробни камъни и нетленни призраци.
Сеси. Кой ви изваждаше душата, призоваваше мъдростта ви и можеше да я прехвърли в животно, растение или минерал — сами назовете отровата си.“
April 26,2025
... Show More
4.5 ⭐️
Mi primer acercamiento con Ray Bradbury y fue una lectura alocadamente dulce. Este libro está hecho para mí que le espanta el terror, pero que es de terror, y en vez de causarme miedo, me resultó encantadora. ¡Ojo! No hablo de una historia cozy porque en esta rondan los fantasmas, vampiros, momias, arañas, ratones y otros seres sobrenaturales.

De la ceniza volverás es la historia de una reunión familiar. Un regreso a casa de muchas generaciones que tratan de sobrevivir. La peculiar familia Elliot son quiénes lo reciban en la casa que han habitado durante siglos.

La historia nos presentará a varios de los familiares que como pequeños relatos se van uniendo con un mismo hilo. Y ese hilo es un pequeño niño vivo llamado Timothy, que la familia adaptó cuando era bebé. Timothy sueña con ser como ellos, pero su llegada a casa será para ser el historiador de la familia, el que escriba sobre cada uno de ellos.

Bradbury te sumerge en situaciones fantásticas con una prosa preciosa y te envuelve con personajes atípicos; hasta la araña y el ratón le tomas cariño.

No sé si algunos de ustedes vieron una serie de TV llamada la familia Adams, pues me dio muchas vibras.

La novelas es corta y muy disfrutable, para un octubre sin terror. Recomendadísima.
April 26,2025
... Show More
İthaki Karanlık Kitaplık serisinin 45. kitabı.


Bradbury’nin gerçekten de ıslak toprak gibi kokan, karanlıkta kaynaşıp geceleri oynaşan hayaletlerden, hortlaklardan, gulyabanilerden ve yaratıklardan bahseden pek tatlı masalı.

Yazılması elli yıldan uzun bir zamana yayılmış, bir ejderhanın pulları gibi birbiri üzerine kapanan öykülerden oluşan ve nazik dokunuşlarla birleşen, büyük, tekinsiz bir ailenin maceralarını anlatan, hortlaklarla dolu bir çay partisi gibi Topraktan Dönenler. Öykülerin büyük bir bölümü daha önce farklı derlemelerde yayınlanmış ancak bu sefer yazar öze döndüğü bir kurguda birleştirip, yeni hikayelerle beslediğinden olacak, gerçek bir aile masalı halini almış.

Ray Bradbury’den bahsederken ani bir ilhamla seçtiğimiz bir kitaptı Topraktan Dönenler ve aslında kitaba başladığımda da daha farklı bir beklentim vardı. Ben sanıyordum ki kara kuleli şatolarda yaratıklar insan avlayacak. Ama Topraktan Dönenler ilk sayfadan farklı bir yöne saptı; Ezgi’nin tabiriyle gotik korku beklerken çocuk kitabı çıktı. İlk hikayenin ardından, beklentilerimi tekrar kalibre ettiğimde de fevkalade eğlenceli bir kitap haline geldi.

Bahar günlerinde yağmurun çatıyı hafif hafif okşadığı ve Aralık gecelerinde dışarıyı kaplayan kar tabakasını birkaç karış ötenizde hissedebildiğiniz tavan arasında, Bin Kere Büyük Büyükanne vardı. Ne yaşıyordu ne de ebediyen ölmüştü, sadece... vardı.”

Kitap daha ilk cümlesiyle dünyayı sarı, güz yaprakları rengine boyuyor, çocukları dizine oturtup masala başlıyor, ilk cümlesiyle soğuk gerçeklikten koparıp okuyucusunu, gece uyuyamayanların, hortlakların ve canavarların, masalsı, tatlı, karanlık, biraz eğlenceli, hafifçe de tedirgin edici dünyasına sokuyor.

Kasabanın yanındaki tepeye Ev’in gelişiyle başlıyor hikaye. Kirişleriyle, bacalarıyla, tozlu kilerleri, karanlık dehlizleri, binden az ama yüzden çok odası, tavan araları ve bodrumlarıyla Ev geliyor ve dünyaya dağılmış tüm akrabalar buluşsun ve şölen yapsın diye tamamlanıyor. Sonra da aile toplanmaya başlıyor...


Cecy rüzgarın içinde, vadilerin arasında, yıldızların altında; bir nehrin, bir gölün, bir yolun üstünde uçtu. Güz yelleri kadar görünmez, alacakaranlıkta tahtalardan yükselen bir yonca kadar hafif bir halde uçtu.
Cecy ile yani Rüya Gören Uykucu ile tanışıyoruz öncelikle. Hüzünlü, melankolik ama Elliot Ailesinin tüm fertleri gibi biraz da vahşi bir düşçü Cecy. Kuşun, yarasanın, bir yaprağın veya insanın bilincinde uçarken, dünyayı ancak başkalarının zihnindeki deneyimleyebilen genç bir kız. Aşka hasret ve sevilmek istiyor. Deneyimsiz ama naif ama bazen de hesapçı ve hoyrat. Ailesinin hep, “unutma sen olağanüstüsün, eşsiz ve olağanüstü” diyerek sevdiği Cecy de dünyaya uzanıyor, “tuhaf olduğum için kendim aşık olamıyorsam, ben de başka birinin aracılığıyla aşık olurum” diyerek, özlemini misafir olduğu insan zihinlerinde doyurmaya çalışıyor.

Ardından Büyükanneden hikayeyi dinleyen Timothy’i tanıyoruz. Timothy, ailenin bir tanesi, Elliotların tek insan üyesi. Gizemli Ev’in kapısına sadece “tarihçi” yazılı bir notlar bırakılıyor ve tüm farklılıklarına, pembe derisine ve aynalarda görünmesine karşın aile onu bağrına basıyor, sevgiyle büyütüyor. Ama Timothy’nin omuzlarında büyük bir yük duruyor; Timothy bir taraftan ailesi gibi olmak, onlarla zehirli mantarlar yiyip menşei belirsiz, koyu, şaibeli şaraplar içmek, ay ışığında mezarların üzerinde dans edip gece rüzgarlarıyla ulumak istiyor. İnsanlığından ve ölümlülüğünden utanıyor, onlar gibi olmak istiyor. Bir taraftan da var olmak için hatırlanmaya, inanılmaya ihtiyaç duyan ailenin, modern zamanlarda giderek solan ve yok olan hortlakların ve hayaletlerin yaşaması için inanması ve hatırlaması gerekiyor. Kucağına kıvrılan kedisi, gömlek cebinde faresi, kulağında yaşayan örümceği ile, İnanmanın ve hatırlamanın yükünü alıyor, hikayeyi dinliyor, yaşıyor ve anlatıyor.

Eve Dönüş adlı öykü aslında bu kitabın yüreğini ve özünü oluşturuyor ve diğer her şey etrafında şekilleniyor. Uykucu haber veriyor, Timothy de dinliyor. Avrupa’dan, Asya’dan, adaların üzerinden, Güney Amerika’dan aile toplanıp eve dönüyor. Einar Amca, Fry Amca, Kuzen William, Feulda, Heldar, daha fazla amcalar, teyzeler ve kuzenler eve dönüyor.

Bradbury’nin kitabın sonundaki notlarda da bahsettiği üzere, tüm karakterler yazarın gerçekten de ailesinde yaşamış insanlardan geliyor. Tüm o tuhaf kuzenler, amcalar ve teyzeler, vampirler, kurt adamlar, hayaletler ve ghoullar, Bradbury’nin çocukluğundan, Büyükannesinin evinde gezinen akrabalarının hikayeye sızmış halleri. “Uzun süre önce ölmüş olsalar da artık yeniden yaşıyorlar ve hayal gücümün şömine bacalarında, merdivenlerinde, tavan aralarında süzülüyorlar” diye anlatıyor yazar. Okurken de gerçekten bir zamanlar dünya üzerinde yürümüş, konuşmuş, ağlamış gülmüş ve çeşitli tuhaflıklarıyla bir çocuğun zihninde iz bırakmış insanlardan bahsettiğini hissettiriyor. Ve artık kesinlikle fanı olduğum, uçma yeteneğini kaybetmiş, eğlenceyi seven, gururlu ve kanatlı vampir Einar Amca’nın gerçekten de var olması beni ayarsız mutlu ediyor.

Ailenin büyük reisi, Nefertiti'nin annesi Bin Kere Büyük Büyükanne de üç bin yıllık şarabını içerek hikayeyi anlatıyor ve tüm aileyi birbirine bağlıyor, yanlışlıkla bedenlerini kaybeden haşarı kuzenlerin, çamaşır kurutarak ev işlerine yardım eden Einar Amcanın, hayalete trende eşlik eden bir hemşirenin, çeşit çeşit gece yaratığının, Ekim Halkı’nın hikayelerini anlatıyor. Ama bir gün, her aile gibi Elliotlardan da bir Yahuda çıkıyor. Aile felaketi tanıyor, ihanet ile hayatları değiştiriyor, Ev çatırdıyor, dünya değişiyor ve ardından perde kapanıyor.

Kitap sonunda bir Memento Mori’ye dönüşüyor ve ciddileştiğinde de olup bitenlerin üzücülüğünden beklenmedik biçimde okuyucusunu koparıyor. Sona yaklaştığında Büyükanne ve Timothy konuşuyor ve en baştan beri tartışılan soru büyük bir açıklıkla soruluyor, aslında bir anlamda ölümsüzlük fırsatı tanınıyor. Ancak hikayeci kahramanımız, geldiği yerde, macerasında ulaştığı noktada, artık başka bir şey arıyor:
“bir yolculuğa hazırlanacaksın. Yolculuklarında sana eşlik etmek istiyorum. Belki yolda pek fazla konuşamayacağız, ama yola çıkmadan önce, tüm bunların ortasında, sana bir sorum var: Hala bizim gibi olmak istiyor musun?"

Timothy uzun bir an boyunca düşündükten sonra, "Yani-" dedi.

"Açık konuş. Düşüncelerini biliyorum ama onları dile getirmelisin."

"Hayır, sizin gibi olmak istemiyorum," dedi Timothy.

"Bu bir çeşit bilgeliğin başlangıcı mı?" dedi Büyükanne.

"Bilmiyorum. Bir süredir düşünüyordum. Sizi izliyorum ve şu sonuca vardım ki belki de diğer insanlarınki gibi bir hayat yaşamalıyım. Doğduğumu bilmek istiyorum ve galiba öleceğim gerçeğini de kabullenmeliyim. Çünkü sizi izlerken, dünyada geçirdiğiniz uzun senelerin pek bir şeyi değiştirmediğini gördüm."

"Ne demek istiyorsun?" dedi Büyük Büyükanne.

Sert bir rüzgâr esti, kıvılcımlar uçuştu ve sargılarının uçlarını yaktı.

"Mutlu musunuz ki? Merak ettiğim bu. Ben çok mutsuz hissediyorum. Bazı geceler uyanıyorum ve ağlıyorum çünkü elinizde bunca zaman, bunca sene olmasına rağmen, pek mutlu olmuşsunuz gibi görünmüyor."

"Ah, evet, Zaman sırtımızdaki bir yük. Çok fazla şey biliyoruz, çok fazla şey hatırlıyoruz. Hakikaten de fazla uzun yaşadık. Bu yeni oynaksız ay bilgeliğinle yapabileceğin en güzel şey, Timothy, hayatını dolu dolu yaşamak, her ânın tadını çıkarmak ve bundan uzun seneler sonra, son uykuna dalarken, hayatının her ânının, her saatinin, her senesini dolu geçirdiğini ve Aile tarafından çok sevildiğini bilmek. Hadi, gitmeye hazırlanalım.”


İyi niyetli ve çocukça görünse de, ölümle baş etme ve kendi ölümlülüğünü kabul etme konusunda ciddi miktarda kaygıya sahip bir insan olarak beni etkilediğini itiraf etmek zorundayım.

Topraktan Dönenler kimi yönleriyle Addams Ailesi'ne benziyor ve bu bir tesadüf değil. Kitabın n  orijinal kapağın Addams Family’nin yaratıcısı Charles Addams tarafından çizilmiş ve bir tepenin üzerine konumlanmış kasvetli bir ev, eve doğru uçuşan çeşit çeşit hortlaktan oluşuyor. Charles Addams’ın Ray Bradbudy ile ortaklığı da aslında kapak çiziminden ötesine dayanıyor ama zamanın yıpranmasına dayanamayarak yarıda kalmış gibi duruyor. 2001’de Gavin J. Grant ile yaptığı röportajda “Charles Addams'ın tablosunu görmeden önce kafanızda evin bir resmi var mıydı?” sorusuna şöyle cevap veriyor Bradbury:
“Hayır, Charles Addams'a güvendim. Benzer bir hayal gücümüz vardı, bu yüzden de iyi anlaştık. Onunla New York'ta tanıştığımda 26 yaşındaydım ve o tabloyu Mademoiselle (orijinal hikaye olan Eve Dönüş’ün yayınlandığı dergi) için yeni yapmıştı. Resmi gördüğümde de onunla eş ruh olduğumu anladım ve birlikte bir kitap yazma planları yaptık. Ben hikayeleri yazacaktım, o da illüstrasyonları yapacaktı. Ama aradan zaman geçti ve kitaba devam edebilmemiz için hem ona, hem de bana para ödeyecek yayıncıyı bir türlü bulamadık. Böylece o kendi yoluna gitti ve Addams Ailesi'ni yarattı ve ben de kendi yoluma gittim ve bu kitapla ailemi yarattım. Bir bakıma oldukça benziyorduk, ancak sonunda ayrıldık ve o harika ailesini yarattı. Televizyon şovunu ve sinema filmlerini yaptı ve ben şimdi biraz benzer bir aileyle, hem oldukça geç kaldım, hem de o kadar komik değildi”

Gerçekten de Bradbury’nin ailesi ile Addams’ın ailesi önemli ölçüde birbirine benziyor. Ancak Addams’ın ailesi kara komedi ile durum komedisinin karışımınıın öne çıktığı, daha hafif ve popüler kültür referanslarından beslenen bir yola ilerlerken, Bradbury’nin ailesi daha karanlık, daha çiğ ve daha masalsı bir anlatıyla karşımıza çıkıyor.

Bence kitabın kayda değer bir başka özelliği de Ray Bradbury'nin hayranlık duyduğu bir yazar olan Poe'nun, yazar üzerindeki etkisi. Mary Elizabeth Williams, eski bir yazısında Ray Bradbury için, “iyimserler için Edgar Allan Poe'dur” diyordu. Bunun boş bir laf olduğunu düşünmüyorum açıkçası ve bu kitabın Poe’nun House of Usher’ına referanslar taşıdığına inanıyorum. Benzerlik demek yeterince doğru değil Ama Elliot ailesinin Ev’i Usher’ların malikanesinin adeta anti-tezi gibi duruyor. Her iki hikaye de karanlık ve gizemli bir evin etrafında geçerken, Poe’nun öyküsünde dehşet verici olaylara tanık oluyor, Bradbury’de ise dehşeti yaratan sevimli ailemizle tanışıyoruz. İki hikaye de aile ilişkilerini inceliyor; Roderick Usher ve Madeline birbirine karmaşık bağlar ile bağlıyken Elliot’ların üyeleri sıcak ve sevgi dolu ilişkiler kuruyor. Poe’nun ailesi karanlık, gotik bir temada gün geçtikçe dağılıyor, batıyor ve çöküyor, Elliotların öyküsünün kalbinde ise aidiyet ve eve dönüş yatıyor. Poe’nun son derece yoğun dili, ayrıntılı tasvirlerinin yerini Bradbury’nin daha akıcı ve duygusal dili alıyor. Kulağa aşırı-inceleme gibi gelebilir elbette ama en azından okurken bana hissettirdiği itibariyle; Benim Ray amcam bu kitapta, Poe’nun Usher Evi ile oluşturduğu yapının diğer tarafını, karşıtını, aydınlığını veya karanlığını buluyor, adeta öyküsü tersinden anlatıyor, iyi de yapıyor.

"Timothy krepon kâğıtlarıyla bezeli salonda yürüdü. Başını öne eğmişti ve parti aynasının önünden geçerken, yüzündeki soluk faniliği gördü. Ürperdi.

"Timothy," dedi Anne.

Timothy'nin yüzünü okşadı. "Oğlum," dedi, "biz seni seviyoruz. Hepimiz seni seviyoruz. Ne kadar farklı olursan ol, hatta bir gün bizi terk etsen bile seveceğiz." Yanağından öptü. "Ve olur da ölürsen, naaşının rahatsız edilmediğinden emin olacağız; sonsuza dek huzur içinde yatacaksın ve her Cadılar Bayramı seni görmeye gelip, üstünü iyice örteceğim ki güvende ol."

Cilalı kapakların gıcırdayarak açılmaları ve çarpılarak kapanmaları koridorlarda yankılandı.

Ev sessizdi. Rüzgâr yankılanan, cırıldayan, küçük, karanlık, uçuşan, son kalan yükleriyle beraber uzaklardaki bir tepeyi aştı.

Timothy merdivenin basamaklarını teker teker çıktı ve başından sonuna dek ağladı."



Yazının sonunda iki satır da İthaki baskısıyla ilgili konuşmazsam içimde kalacak. Öncelikle kitap Charles Addams’ın kapağıyla çıkmamış. Gerçi bu kitabı her basan da kapakta bir ayrı manyaklık yapmış, kimi örümceği dayamış, kimi saatlere iskelet bağlamış. İthaki de, artık Addams kendilerinin yüksek sanat standartlarını karşılayamadığından mı olacak, orijinal kapağıyla basmamış. Ulan bir esprisi bir şakası var bu kapağın, bari ölünün arkasından...

Kitabın sanat yönetmenliğini, tasarımcılığını, illüstrasyonunu yapan Hamdi Akçay da evi, kurdu çakmış geçmiş. “ya iç sayfaya da bunun bir orijinalini de koyalım” da dememiş. Sanat yönetmenimiz ayrıca kitabın içinde, hikayelerin başındaki minik ikonları kitaba dahil etmeye gereke görmemiş. Minik mini kediler, kuşlar, tabutlar, örümcekler, iskeletler ve yapraklar Hamdi kardeşimizin SAN-AT süzgecinden geçip de kitaba girememiş.

Çeviriyi ise Doğa Özışık yapmış, eline sağlık kendisinin. Biraz orijinaliyle karşılaştırdım ve çok büyük bir sorunu olduğunu düşünmüyorum. Kimi anlarda armonisi zedelense de Bradbury’nin masalsı üslubunu büyük oranda çeviriye yansıtmış bence.

Ancak sonrasında işler yine karışmış. Ben kitabın ikinci baskısını okudum ve bu kadar çok imla hatasının gözden kaçtığını görmek şaşırtıcıydı. Ben yazmışım gibiydi bazı kısımları kitabın. Ya siz ülkenin en çok kitap basan yayınevisiniz, yoruyorsun insanı İthaki. Neden bir bütün olarak editörlük konusunda bu kadar kötüler gerçekten anlayamıyorum. Hayır satmaksa kitaplar da satıyor, paraysa kürekle atıyoruz, bu yayınevi bizden daha ne istiyor? Neden İthaki her bastıkları kitapta bir şeyi mutlaka kötü yapıyor?

Günün sonunda sevdiğim bir kitaptı. Başlar başlamaz beni dünyadan kopardı, içine aldı ve bitene kadar da bırakmadı. Bradbury kitabın sonunda, yarım yüzyıllık hikayelerin toplayıp bir araya getirirken, noel şarkısı gibi bir kitap yapmak, Cadılar Bayramı’nda şöminenin loş ışığında eline alıp okuyacak hikayeler anlatmak istediğini söylüyor. Bence bu amacını da büyük oranda başarıyor. En başta bahsettiğim gibi bu bir gotik korku kitabı değil; melankolik, sevimli, hafifçe karanlık, inin cinin canavarın sevgiyle birbirini kucakladığı bir Cadılar Bayramı kitabı. Ben en yakın zamanda yazarın yine Karanlık Kitaplık serisinden basılan kardeş kitabı Sonbahar Ülkesi’ni de okumayı planlıyorum ama o zamana kadar Topraktan Dönenler’i tereddütsüz öneriyorum.
April 26,2025
... Show More
4.5

Esta es una recopilación de historias que Bradbury hilvanó entre 1945 y 2000, asi que son cuentos llenos de esa poesía que puede evocar Bradbury.

Es la historia precisa para Halloween , la historia de la Gente de Octubre. Es una historia de una familia de monstruos, una historia llena de nostalgia vista con los ojos y los sueños y terrores de un niño. Desde momias faraonicas, a la hermana que vuela con su mente y puede estar en todas y ninguna parte, de fantasmas y vampiros, del tio que vuela. Timothy es el recolector, el cronista, el diferente , 'el normal' (y si esto les recuerda a la familia Addams o los Monsters no es coincidencia, que el escritor pasó ideas con el creador de los Adamms).




La Casa es la protagonista principal y vuelve a revisar sus viejas obsesiones de los mitos y seres sobrenaturales enfrentados al olvido del mundo moderno, luchando por sobrevivir.

n  Pero ahora que el mundo está lleno de guerreros que no atacan, sino que dan la espalda o caminan entre nosotros, y que incluso nos consideran a medias irreales, nos encontramos sin armas. Una nueva ola de marea de negligencia, una nueva titánica lluvia de nadas de ninguna parte y el Apocalipsis, llegan, con un ventarrón lleno de descuido, y apagarán nuestras velas. Una tormenta de ceniza de todas clases estornudará por el mundo y nuestra Familia no existirá más. Destruida por una sola frase que, si uno la oye y la cree, sencillamente dice: ustedes no existen, ustedes no existieron, ustedes nunca fueron.n


Muerte, familia, amor todo se revuelve.

Encantador.
April 26,2025
... Show More
De lectura para nada fácil, al menos para mí. Muchos personajes, palabras entremezcladas y realidades volátiles y efímeras que me hacían perder el hilo constantemente. Aún así, la prosa de Ray Bradbury tiene ese algo cautivador y cálido que me hace querer seguir leyéndole más.
April 26,2025
... Show More
Ick.

I'm not generally a fan of fix-up novels nor am I a fan of Bradbury's long form fiction. So his fix-up novels feel like the worst of the worst - cobbled together stories that don't necessarily go together very well - with a drifting, non-existent plot and a ton of continuity issues. Since only about half of this book was previously published, I'd hoped the other half would have make it into more of a cohesive whole but that wasn't the case.

And maybe I'm in a bad mood or maybe it's the current events full of Trump's so-called "locker room banter" but I had really big issues with "The April Witch" this time around.

As a stand alone story, it's a creepy little thing - on one hand, a witch falling in love. On the other - a woman being terrorized by her body being forced to do things she does not wish for it to do. It's assault - both bodily and mentally.

I found it rather disturbing when I first read it in another anthology but as an opening chapter of a fix-up novel and starring one of the major characters in that novel - well, it goes from a creepy little thing to a creepy LONG thing. And every time thereafter, when Cecy's dreaming came up, I couldn't help but think of "The April Witch" - and those assault vibes were only magnified by the story of the four cousins. Ick once again.

And then the ending. Ick a third time. Sigh.


I MUCH preferred these stories as individual stories, rather than a fix-up novel.
April 26,2025
... Show More
a low 4 stars. not as good as i’d hoped, but obviously still good because it’s ray bradbury
Leave a Review
You must be logged in to rate and post a review. Register an account to get started.