...
Show More
İtalyan düşünür Cesare Beccaria tarafından yazılan ve Sami Selçuk tarafından Türkçeye çevrilen kitap hukukçular için başucu kitaplarından biri. Beccaria’nın 1765’li yıllarda sadece 27 yaşında iken yazmış olduğu bu kitabı okurken düşüncelerin ciddi bir zihin jimnastiğinden süzülen değerli damlalar olduğunu anlamak mümkün. Sami Selçuk’un özverili çevirisi ile İmge yayınlarından basılan kitap bazen öztürkçe kelimelerin çokluğu bazen de fikir yoğunluğundan dolayı zor ilerlese de sindire sindire, ağır ağır, düşünülerek okunması gereken bir kitap.
Kitapta 47 başlık altında farklı konulara değinilmiş. Konular arasında ceza verme yetkisinden tutun da delillere kadar, işkenceden ölüm cezasının sorgulanmasına kadar, baskıdan, zorbalıktan tutun da silah taşıma hakkına kadar birçok konu yorumlanmış. Bazen anlaşılmayan noktalar olsa da ufuk açan, yok artık bunu hiç düşünmemiştim(!) dedirten bahisler de oldukça fazla.
Bu bahislerden bazı örnekler vermek gerekirse;
Aflar hakkında: “Cezalar ne denli ılımlı olursa aflara o denli az zorunluluk duyulur. Af yetkisi bir erdemdir. Ancak bu erdemin, cezaların ılımlı ve yargılamanın düzenli, kurallara uygun ve çabuk olduğu bir yazılı hukuktan çıkartılıp atılması gerekir.”
Kolektif yargılama hakkında: “Yargıç sayısı ne denli çok olursa yasaların çiğnenme tehlikesi o denli az olur. Kendi içinde birbirini denetleyen mahkeme üyelerinden birinin satılmış olması çok zordur.”
Silah taşıma hakkında: “Yasalar sadece suç işleme eğilimi olmayan insanları silahtan arındırmaktadır. Buna karşılık en kutsal yasaları çiğnemeye hazır olan canilere silah vermektedir.”
Ölüm cezası hakkında: “İnsanın ruhu/zekası üzerinde en büyük etkiyi yapan cezanın ağırlığı değil süresidir.” (Beccaria ölüm cezasını ilk sorgulayan ve faydasız olduğuna inanan düşünürlerdendir.)
Burada yazının boyutunu aşıp yazıyı sıkıcılaştırmayalım. Ancak kendi çağını aşan ve günümüz hukukçularına hala mesaj veren bu kitabı, özgür düşünmek, sorgulayıcı olmak ve ceza felsefesini anlamak isteyenler okumalıdır diyelim.
Kitapta 47 başlık altında farklı konulara değinilmiş. Konular arasında ceza verme yetkisinden tutun da delillere kadar, işkenceden ölüm cezasının sorgulanmasına kadar, baskıdan, zorbalıktan tutun da silah taşıma hakkına kadar birçok konu yorumlanmış. Bazen anlaşılmayan noktalar olsa da ufuk açan, yok artık bunu hiç düşünmemiştim(!) dedirten bahisler de oldukça fazla.
Bu bahislerden bazı örnekler vermek gerekirse;
Aflar hakkında: “Cezalar ne denli ılımlı olursa aflara o denli az zorunluluk duyulur. Af yetkisi bir erdemdir. Ancak bu erdemin, cezaların ılımlı ve yargılamanın düzenli, kurallara uygun ve çabuk olduğu bir yazılı hukuktan çıkartılıp atılması gerekir.”
Kolektif yargılama hakkında: “Yargıç sayısı ne denli çok olursa yasaların çiğnenme tehlikesi o denli az olur. Kendi içinde birbirini denetleyen mahkeme üyelerinden birinin satılmış olması çok zordur.”
Silah taşıma hakkında: “Yasalar sadece suç işleme eğilimi olmayan insanları silahtan arındırmaktadır. Buna karşılık en kutsal yasaları çiğnemeye hazır olan canilere silah vermektedir.”
Ölüm cezası hakkında: “İnsanın ruhu/zekası üzerinde en büyük etkiyi yapan cezanın ağırlığı değil süresidir.” (Beccaria ölüm cezasını ilk sorgulayan ve faydasız olduğuna inanan düşünürlerdendir.)
Burada yazının boyutunu aşıp yazıyı sıkıcılaştırmayalım. Ancak kendi çağını aşan ve günümüz hukukçularına hala mesaj veren bu kitabı, özgür düşünmek, sorgulayıcı olmak ve ceza felsefesini anlamak isteyenler okumalıdır diyelim.