...
Show More
Ve güzel bir kitabın ardından aklımı kurcalayan yine aynı soru; "NEDEN BEN BU KİTABI DAHA ÖNCE OKUMADIM!?"
Cam Kent Paul Auster'ın ilk romanı olarak geçiyor. Sanırım daha önce farklı bir isimle bir kitap daha çıkarmış fakat ona ün kazandıran kitap bu olmuş. Aynı zamanda New York Üçlemesi'nin de ilk kitabı.
Sanırım kitabı alalı 1.5 sene oluyor emin değilim. Ama bir türlü elim gitmiyordu. Bir kaç gün önce dedimki artık bu kitabı okumam gerek ve şu an kendimi yumruklamak istiyorum. Kitap baştan sona ağzımı açık bıraktı. Başta hiç bir şey anlamadığım için, ortalarda "vay bee ne güzel konu ne güzel yazmış adam" dediğim için ve sonunda da hiç bir şey anlamadığım için.
Beni tanıyanlar Murakami ile love/hate ilişkimiz olduğunu bilir ve kitabı okurken bir an dedim ki "bunu Murakami mi yazmış acaba?" Yazım tarzları ve olayı ele alışları o kadar çok benziyordu ki kitabı sevmemiş olsam da sırf bu yazım tarzı için yüksek puan verirdim ama kitabı sevdim. Hem de çok sevdim. Çünkü farklıydı. Beni ufak şeyleri düşünmeye ve onları aklımda tutmaya itti. Bana hiç beklemediğim şeyler verdi ve böyle bir kitapta asla görmek istemediğim bir sonla baş başa bıraktı. Benim için bu kitaptan nefret etmek ama aynı zamanda favorilere sokmak demek oluyor. Şu an oturup bütün Paul Auster kitaplarını okumak istiyorum o kadar çok sevdim ki hemen seriye de devam edeceğim bu gazla gün içerisinde bitireceğim gibi duruyor.
Kısaca konudan da bahsedeyim Quinn adlı bir adam var. Kendisi takma bir isimle polisiye romanları yazıyor ve geçimini böyle sağlıyor. Bir gün evine bir telefon geliyor ve dedektif Paul Auster'i istiyor. Quinn orada öyle birinin yaşamadığını söylediği halde aynı telefon bir kaç defa daha geliyor ve Quinn bu sefer Paul Auster rolünü üstlenip dedektif olarak arayan kişi ile görüşmeye gidiyor. Kendisini de yazıdğı romanlardaki gibi bir durumun içerisinde buluyor. Kitap polisiye gibi görünüyor fakat tam anlamıyla değil. Yani kitabı polisiye olarak okuyacaksınız okumayın çünkü hoşunuza gitmez. Daha çok farklı bir tat alma amacıyla okunmalı çünkü kitap bunu veriyor. Çok farklı şeylerden bahsediyor ve çok farklı şeyler gösteriyor. Sizi küçük şeylerin farkına varmaya itiyor. Eğer kısa bir süreliğine dünyadan kopup "ben şimdi ne okudum bilmiyorum ama harika bir şey okudum." demek istiyorsanız okuyabilirsiniz. Fakat yaşınız küçükse çok fazla zevk alacağınızı düşünmüyorum.
Cam Kent Paul Auster'ın ilk romanı olarak geçiyor. Sanırım daha önce farklı bir isimle bir kitap daha çıkarmış fakat ona ün kazandıran kitap bu olmuş. Aynı zamanda New York Üçlemesi'nin de ilk kitabı.
Sanırım kitabı alalı 1.5 sene oluyor emin değilim. Ama bir türlü elim gitmiyordu. Bir kaç gün önce dedimki artık bu kitabı okumam gerek ve şu an kendimi yumruklamak istiyorum. Kitap baştan sona ağzımı açık bıraktı. Başta hiç bir şey anlamadığım için, ortalarda "vay bee ne güzel konu ne güzel yazmış adam" dediğim için ve sonunda da hiç bir şey anlamadığım için.
Beni tanıyanlar Murakami ile love/hate ilişkimiz olduğunu bilir ve kitabı okurken bir an dedim ki "bunu Murakami mi yazmış acaba?" Yazım tarzları ve olayı ele alışları o kadar çok benziyordu ki kitabı sevmemiş olsam da sırf bu yazım tarzı için yüksek puan verirdim ama kitabı sevdim. Hem de çok sevdim. Çünkü farklıydı. Beni ufak şeyleri düşünmeye ve onları aklımda tutmaya itti. Bana hiç beklemediğim şeyler verdi ve böyle bir kitapta asla görmek istemediğim bir sonla baş başa bıraktı. Benim için bu kitaptan nefret etmek ama aynı zamanda favorilere sokmak demek oluyor. Şu an oturup bütün Paul Auster kitaplarını okumak istiyorum o kadar çok sevdim ki hemen seriye de devam edeceğim bu gazla gün içerisinde bitireceğim gibi duruyor.
Kısaca konudan da bahsedeyim Quinn adlı bir adam var. Kendisi takma bir isimle polisiye romanları yazıyor ve geçimini böyle sağlıyor. Bir gün evine bir telefon geliyor ve dedektif Paul Auster'i istiyor. Quinn orada öyle birinin yaşamadığını söylediği halde aynı telefon bir kaç defa daha geliyor ve Quinn bu sefer Paul Auster rolünü üstlenip dedektif olarak arayan kişi ile görüşmeye gidiyor. Kendisini de yazıdğı romanlardaki gibi bir durumun içerisinde buluyor. Kitap polisiye gibi görünüyor fakat tam anlamıyla değil. Yani kitabı polisiye olarak okuyacaksınız okumayın çünkü hoşunuza gitmez. Daha çok farklı bir tat alma amacıyla okunmalı çünkü kitap bunu veriyor. Çok farklı şeylerden bahsediyor ve çok farklı şeyler gösteriyor. Sizi küçük şeylerin farkına varmaya itiyor. Eğer kısa bir süreliğine dünyadan kopup "ben şimdi ne okudum bilmiyorum ama harika bir şey okudum." demek istiyorsanız okuyabilirsiniz. Fakat yaşınız küçükse çok fazla zevk alacağınızı düşünmüyorum.