...
Show More
Bir süredir kitap seçimlerimden yana oldukça şanslı olduğumu hissediyorum. Ama yine de itiraf etmek gerekirse, uzun bir süredir beni bu kadar etkileyen, çiviyle yerime çakan öyküler okumamıştım.
Yıllardır rafta okunmayı bekleyen kitaplardan biriydi Salinger’ın Dokuz Öyküsü. İyi ki beklemiş. Benim gibi öykü delisi biri için, bazı öykülerin, bazı atmosferlerin doğru zamanı var gibi geliyor hep. Mesela 10 yıl önce okumuş olsam araya gidebilecek bir kitaptı benim için bu, o nedenle tam da şu günlerde okumuş olmaktan çok memnunum.
Ayrıntılarda boğulabileceği, kolaylıkla ajite edebileceği her konuyu ve sahneyi öyle güzel göğüslemiş ki hayran olmamak elde değil. Öykülerin içine yerleştirdiği önemsiz gözüken ufacık bir anın, göz kırpan bir ayrıntının, dönüp dolaşıp muhteşem sona hizmet edecek sağlam birer yapı taşına dönüşmesi, okuyucu olarak tam bir doyum sağladı bende. Her öykünün bitiminde aradığımı hem verdi hem de peşinden koşturttu Salinger. Yaşadığımı hissettirdi kısaca.
Dokuz öykünün hemen hepsinde, çocuk ve yetişkin perspektifi var. Karşılıklı diyaloglar gerçekçi ve o kadar vurucu ki hafızaya kazınıyor. Çocukların olduğu her yerde kendiliğinden ortaya çıkan “saflık” ve savaşın olduğu her yerde yine kendiliğinden kaçınılmaz olarak meydana gelen “yıkım, huzursuzluk, kirlenme” sırt sırta ilerliyor öykülerde. Bu kontrast kurguyu dipdiri tutuyor. Öykülerin bel kemiğini güçlendiriyor.
Ve en güzeli de, hemen hemen 9 öykünün hepsinde de unutulmayacak karakterler yaratmış Salinger. Ben artık aradan yıllar da geçse, yüzlerce kitap da okusam, binlerce kahramanla da tanışsam Esme, Seymour, Teddy, Eloise, De-Daumier Smith ve Ginnie’yi unutamam mesela, bundan eminim.
İyi metin okumak isteyenlere kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitap Salinger’dan Dokuz Öykü.
10/10
Yıllardır rafta okunmayı bekleyen kitaplardan biriydi Salinger’ın Dokuz Öyküsü. İyi ki beklemiş. Benim gibi öykü delisi biri için, bazı öykülerin, bazı atmosferlerin doğru zamanı var gibi geliyor hep. Mesela 10 yıl önce okumuş olsam araya gidebilecek bir kitaptı benim için bu, o nedenle tam da şu günlerde okumuş olmaktan çok memnunum.
Ayrıntılarda boğulabileceği, kolaylıkla ajite edebileceği her konuyu ve sahneyi öyle güzel göğüslemiş ki hayran olmamak elde değil. Öykülerin içine yerleştirdiği önemsiz gözüken ufacık bir anın, göz kırpan bir ayrıntının, dönüp dolaşıp muhteşem sona hizmet edecek sağlam birer yapı taşına dönüşmesi, okuyucu olarak tam bir doyum sağladı bende. Her öykünün bitiminde aradığımı hem verdi hem de peşinden koşturttu Salinger. Yaşadığımı hissettirdi kısaca.
Dokuz öykünün hemen hepsinde, çocuk ve yetişkin perspektifi var. Karşılıklı diyaloglar gerçekçi ve o kadar vurucu ki hafızaya kazınıyor. Çocukların olduğu her yerde kendiliğinden ortaya çıkan “saflık” ve savaşın olduğu her yerde yine kendiliğinden kaçınılmaz olarak meydana gelen “yıkım, huzursuzluk, kirlenme” sırt sırta ilerliyor öykülerde. Bu kontrast kurguyu dipdiri tutuyor. Öykülerin bel kemiğini güçlendiriyor.
Ve en güzeli de, hemen hemen 9 öykünün hepsinde de unutulmayacak karakterler yaratmış Salinger. Ben artık aradan yıllar da geçse, yüzlerce kitap da okusam, binlerce kahramanla da tanışsam Esme, Seymour, Teddy, Eloise, De-Daumier Smith ve Ginnie’yi unutamam mesela, bundan eminim.
İyi metin okumak isteyenlere kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitap Salinger’dan Dokuz Öykü.
10/10