Community Reviews

Rating(3.9 / 5.0, 99 votes)
5 stars
30(30%)
4 stars
31(31%)
3 stars
38(38%)
2 stars
0(0%)
1 stars
0(0%)
99 reviews
April 25,2025
... Show More
Verdiğim 3 yıldız yazara ve esere değil kendime...

İnanç için yaptığı göndermeleri çok sevsem de kitabın içine bir türlü giremediğimi hissettim. Eksik olan bir şeyler var, yazardan, eserinden değil; benden, içinde bulunduğum ruh halinden kaynaklı sanırım.

Sakin bir zamanda yeniden okuyacağım.
April 25,2025
... Show More
Bir kaç ay önce robin williams üzerine bir belgesel izlemiştim. Bu arada 63 yaşında intihar etti kendisi. Halihazırda beyninde tümörler vardı ama bundan haberdar mıydı açıkcası pek hatırlamıyorum ama tümörlerin kişiliğinde ve fiziksel bütünlüğünde zararları olmuştu. Çoğuları onu "ölü ozanlar derneği" gibi belgece ve didaktik sayılabilecek filmlerinden tanısa da kendisi aslen bir komedyon. Mesela "patch adams" filmindeki performansında kahkalarından dolayı sık sık tekrar çekilmek zorunda kalmışlar. Ancak bu kahkahaları gülünç bir ögeye olan keyiften daha çok boğulmakta olan bir benliğin nefes alma çabaları olarak değerlendirilebilir. Gerçek hayatında inanılmaz derece içe dönük ve insan ilişkilerinde kendini ortaya koyamayan robin için kahkahalar tek kaçamağı. Öyle ki stand-up'larında bu ezilmiş benliği tekrardan şahlanıyor ve adeta seyirciyi savuruyor. Özgürleşmenin, kendi ve içinde yaşadığı toplumun değerlerinden kurtulan robin'in düşünceleri birbiriyle yarışıyor, benliği tekrardan yükseliyor. Yine de bunun "üstün zeka"sından kaynaklandığını düşünmüyor, sıkışan su buharının patlaması olarak nitelendiriyorum. Bu patlama ve keyifle ise anlamla oynuyor, onu daraltan tüm acılarını yok sayıyor, hükmediyor! ve soruyorum "düşünceleri süzgeçten geçirmeyi bıraktığımızda yükselişi biz de yaşayabilir miyiz?". Bu soruya olumlu cevap versem de uzun vaadede yararlı olacağını düşünmüyor, bu durumu ancak beynin yıkanması olarak değerlendirebiliyorum. Nitekim baskıcı toplumlarda, sanat ve kelime sanatları zorunluluk gereği yükselir ve yapı olarak sağlam fikirler türer. Kaçınılmaz bir yavaşlama da gerçekleşecektir tabii. Mizah'ın varlığı ise değerlerin üzerindeki bulutu kaldırarak, anlamın "keşfedilmediğini" ögeye "atfedildiğini" göstererir. Sonuç olarak ise anlamsızlığın insanı rahatsız etmesi gereken bir konsept değil, her şeyin doğası gereği "asıl" bir anlama sahip olmadığı fikri benimsenebilir olur.

Konuyu çok saptırdım ama kitap bu konulara hiç değinmiyor bile. Deliliği dürtüsel ve hayvani bir davranış kalıbı olarak ele alıyor. ve insanın güncel hayattaki yaşayışı, inanılmaz çeşitlilik ile kendisine uygun olmayan bir sistemde zorunlu olarak "delilik" yapacağını savunuyor. katılıyorum bu konuda ancak her hayvani davranışı da yüceltmeye gerek yok. Konu çok ilginç ama içindeki fikirler haliyle eskimiş 1500'ler yani bi zahmet. Yine de daha ilginç olabilirmiş. Kitapta zaten hiç bölüm yok. Bu durum da okumayı çok zorlaştırıyor. (Hatiplerin tanımlarla açıkladığını ve bölümler kullandığını belirterek mazaretini sunuyor. Dahası kendisinin kaçınılmaz bir çıplaklığı ile karşımızda dururken sınırlamaları gereksiz buluyor. Bu arada erasmus "hiçbir şey benim doğumum kadar bedbaht olamaz!" demiş. evlilik dışı doğum, veba, anne ve babanın erken vefatı, zorla manastıra götürülmesi ise başlıca sebepleri. merak ediyosanız okuyun, etmiyosanız okumayın bir aydınlanma yaşatıcak bir kitap değil.

Notlar: Kitap thomas more'a yazılmış latince more(morus) delilik demekmiş
Delilik: Kendini beğenmişlik, dalkavukluk, unutkanlık, tembellik, haz, kaçıklık, şehvet, taşkınlık ve derin uyku
Soytarılığa söverken Deli/bilgeliği övmektedir. Asıl hedefi bilge gibi gözüken ama salında olmayan, deli gibi gibi görünen ama aslında olmayanlara doğru yolu göstermektir.
İlk latince türkçe çeviriymiş bu kitap.
April 25,2025
... Show More
Re-read February 2023 review:

Erasmus supposedly wrote this in about a week. It is interesting how popular this little essay was. It struck a nerve when it was published and perhaps fanned the flames for The Protestant Reformation and subsequent break from the Catholic Church when Erasmus simply just wanted reforms (never a break for him - he was always a faithful Catholic) on things like pardons and indulgences that were going on during his time.

This little essay packs a pretty powerful punch of social comment and satire, and Erasmus lending Folly a voice in contrast with Wisdom in Proverbs was well done.

——————————————————————————————-

I just finished reading the book of Proverbs for a Bible study, so the timing of this was right.

In Proverbs, Wisdom, is personified as a woman and is characterized as something to be strived for in life. In Praise of Folly, Erasmus turned Proverbs on its head and gives Folly a voice (Folly, being the exact opposite of Wisdom) as a woman and as something that has a place in life. It was an interesting twist and he made his arguments well.

Erasmus also lambasted the corruption of the Roman Catholic Church during his time, and he is described to have been a sort of kindling for Martin Luther. In the context of Praise of Folly, Erasmus made the point to be wary of those who are purported arbiters of wisdom.

A short, interesting read. Timing is sometimes everything with books.
Leave a Review
You must be logged in to rate and post a review. Register an account to get started.