Community Reviews

Rating(4 / 5.0, 100 votes)
5 stars
34(34%)
4 stars
35(35%)
3 stars
31(31%)
2 stars
0(0%)
1 stars
0(0%)
100 reviews
April 26,2025
... Show More
Size bir göz, evinize bir pencere daha ekleyen, anlattıklarının çok ötesinde bir metin. Dinlendiren ve sorgulatan bir durak. Mutlaka tavsiye ederim.

April 26,2025
... Show More


The quality that we call beauty ... must always grow from the realities of life.


In Praise of Shadows,
written by the well known Japanese novelist Tanizaki Jun'ichirō (1886-1965) in 1933, is a particularly charming and discursive rumination on the differences between Japanese (indeed, East Asian) and occidental aesthetics (among other matters). It is also an illustration of the differences between the Japanese tradition of zuihitsu ("to follow the brush"), of which In Praise of Shadows is a most worthy modern exemplar, and the occidental tradition of the essay.

Ranging from toilets to hospitals, from architecture to paper, from writing and eating utensils to cuisine and sweets, from theater to feminine beauty, Tanizaki meditates on the differences, as he sees them, between East and West - subdued, tarnished, natural versus bright, polished, artificial; the cloudy translucence of jade versus the brilliant sparkle of diamond; the flickering half-light of the candle versus the steady glare of electric light.

Tanizaki was a cultural conservative and much preferred old Japan to new Japan (you won't find many photos of him in western garb). He quite rightly points out that if East Asia had been left to its own devices instead of being forced into the "modern" age in the nineteenth century, it may have "advanced" much more slowly but would have invented technology, devices, fixtures much better suited to the aesthetics of its people than the objects it found itself obliged to receive from its "benefactors."(*)

But let Tanizaki speak for himself - here is a passage where he draws some of the aesthetic consequences of the contrast between the low, heavy, wide roofs of East Asia and the relatively high, light, small roofs of the West (he likens the former to parasols and the latter to caps).

And so it has come to be that the beauty of a Japanese room depends on the variation of shadows, heavy shadows against light shadows—it has nothing else. Westerners are amazed at the simplicity of Japanese rooms, perceiving in them no more than ashen walls bereft of ornament. Their reaction is understandable, but it betrays a failure to comprehend the mystery of shadows. Out beyond the sitting room, which the rays of the sun at best can but barely reach, we extend the eaves or build a veranda, putting the sunlight at still greater a remove. The light from the garden steals in but dimly through paper-paneled doors, and it is precisely this indirect light that makes for us the charm of the room. We do our walls in neutral colors so that the sad, fragile, dying rays can sink into absolute repose. The storehouse, kitchen, hallways, and such may have a glossy finish, but the walls of the sitting room will almost always be of clay textured with fine sand. A luster here would destroy the soft fragile beauty of the feeble light. We delight in the mere sight of the delicate glow of fading rays clinging to the surface of a dusky wall, there to live out what little life remains to them. We never tire of the sight, for to us this pale glow and these dim shadows far surpass any ornament. And so, as we must if we are not to disturb the glow, we finish the walls with sand in a single neutral color. The hue may differ from room to room, but the degree of difference will be ever so slight; not so much a difference in color as in shade, a difference that will seem to exist only in the mood of the viewer. And from these delicate differences in the hue of the walls, the shadows in each room take on a tinge peculiarly their own.

Along with all the elements mentioned above, the free floating form of zuihitsu permits Tanizaki to comment on the complaints of the elderly, street lights, even throw in a recipe for a special kind of sushi. I must warn you that there is some remarkable rubbish in this zuihitsu,(**) but there is also eloquent insight into, in some respects, Japanese sensibilities in general and, throughout the text, the sensibilities of one of the most important novelists of the 20th century.


(*) Oh how he abominates tile, particularly white tile!

(**) Such as a startling disquisition on why the Asian's prediliction for shadows is a consequence of his not quite perfectly white skin!

Rating

http://leopard.booklikes.com/post/107...
April 26,2025
... Show More
really impassioned defense of Japanese toilets, I kid you not
April 26,2025
... Show More
Minimalizm akımı, fazlaca beyaz ve parlak olmasından dolayı bana hep ruhsuz gelir, bunu yer yer belirtirim. Bunun karşısına eşyayı yüceltmeyi koymuyorum ama az ve gerekli eşya dışındaki yüklerden kurtulmamızın karaktersiz çizgilere hapsolmak olmadığını düşünüyorum. Aradığım huzurlu yaşam ortamının ne olduğunu sorarsanız, bunu bir his olarak duyumsayabildiğimi ancak sözcüklere dökemiyor olduğumu söylerdim.

Jun'ichirō Tanizaki'nin Gölgeye Övgü kitabını okurken bende hapsolmuş bu duygunun başkasının sözleriyle yazıldığını hissettim. Kitapta, Japon ve yer yer Doğu kültürünün sadeliğinin, tam da beni rahatsız eden aydınlık ve tertemiz beyazlığa ve parlaklığa aslında ne kadar ters olduğunu, karanlığın ve gölgenin güzellik kavramını nasıl oluşturduğunu öyle güzel anlatmış ki, nihayet duygularım yazınsal ifadesini bulmuş gibi hissettim.

Japonya'ya gitmek hayâlim. Ama gittiğimde de küçük, kuytu köşe yerleri görmeyi; kültürü, yabancı turizminin elinde yoğrulmamış bir yerleri tecrübe etmek isterim. Bunlar, en azından yakın gelecekte, pek gerçekleştirebileceğimi sandığım hayâller değil. Ne küçük bir yerde ortak bir dilde iletişim kurabilirim ne de bunları karşılayacak maddi birikime kısa sürede ulaşabilirim. Tanizaki, kitabı yazdığı 1933 yılında bile küçük yerlerin de artık değiştiğini ve gölgeleri ışıklara teslim ettiğini söylüyor. Kimbilir şimdi durum nasıldır ama bir yerlerde gözlerimin ışıktan kamaşmadığı Japon güzelduyuları olduğuna inanmak istiyorum.

⛩️ Güzelduyu, estetik/aesthetic demekmiş ve bence çok güzel bir çeviri. Dalga geçseniz de kullanacağım.
April 26,2025
... Show More
Tanizaki’den farklı bir üslup. Ve yine hayranlık uyandıracak tespitler, cümleler ve ifadeler.

Kitabın “Sonsöz”ü de mükemmel.

“ ... Edebiyat denen kutsal yerin saçaklarını kalın ve böylece duvarlarını gölgeli yapıp apaçık gözüken şeyleri gölgeye saklamak, gereksiz süslemeleri ise söküp atmak istiyorum…”, sf; 73.
April 26,2025
... Show More
Tanizaki's essay is a true eye-opener for everyone reading it from a Western/Non-Japanese perspective. Reading how Tanizaki confronts the reader with statements on how Westerners use too much light or how pleasant it is to eat from lacquerware which reflects in the sundown, makes the reader think on how material progress isn't necessarily always a force for good in our lives.

Maybe some have (and will continue to) criticize(d) Tanizaki for being nostalgic for a Japan of bygone days. But no one can deny that increases in "material comfort" have in certain ways changed our lives in the manner of an angry elephant marching through a china shop.

In a lot of cases, we do not appreciate the things we have until we lose them. This is precisely what reading In Praise of Shadows made me realize.
April 26,2025
... Show More
İlk önce genel bilgilerle başlayayım. Çeviri ve edisyon konusunda bir sorun göremedim fakat dipnotların biraz yetersiz kaldığı kanaatindeyim. Gerçi ellerinden geldikçe bilgi vermişler ama kitap çok kişisel kalıyor. Japonya’yı ve Japonya kültürüne pek aşina değilseniz epey yabancı olabilirsiniz.

Genel içerik olarak bahsetmek gerekirse Tanizaki yaşadığı olumsuz durumlar sonunda alışkın olduğu Batılı hayatını bırakıp daha kültürel olan Japon evlerinde yaşamaya başlıyor. Önceleri Batılı düşünceyi ve Batılı tarzı benimsemiş olan yazar kültürel bir evde yaşamaya başlayınca bunu sorgulamaya başlıyor. Bu sorgulamanın sonucunda bana göre zaman zaman biraz tutucu düşüncelere sahip oluyor fakat bunları uygulama konusunda Batılı yönünü pek de yenemiyor. Bu bağlamda biraz Batılı tarzı yabancı bulmaya başlıyor ve bunu neden böyle bulduğunu da anlatıyor. Çeşitli anıları ve deneyimlerine dayanarak yazdığı bu kitap bir deneme. Yani bir öykü yok içinde sadece kendi düşünceleri ve neden böyle düşündüğüne dair sorgulamaları var. Okunuş bakımdan oldukça akıcıydı. Sıkıcı bir anlatıma sahip değil. Konudan konuya atlayan tarzı biraz sohbet havası veriyor.

Burada asıl önemli olan kitabın da adında olan “Gölge” mevzusu. Batılıların aşırı parlak bir yaşamı sevdiğinden hatta mümkünse gölgeyi tamamen hayatlarından çıkartacak icatlar peşinde koştuğundan bahsediyor. Aynı zamanda zamanında dünyayı şekillendiren ülke Japonya olsaydı bu icatların nasıl bir şekle bürüneceğini de düşünmeden edemiyor. Bu noktada da kendi ülkesinin bu abartılı Batıcı tarzını da eleştiriyor.

Bana kalırsa oldukça güzel bir tartışma kitabı olabilir. Kitabı okurken kendi çocukluğuma giderek sorgulayıcı bir yolculuk yaptım. Tüplü televizyonların olduğu, sürekli elektriğin kesildiği, büyük sobaların kurulduğu o evdeki huzur hissini tarttım. Bu noktalarda Tanizaki’ye hak vermeden edemedim. Belki de bu yüzden yaşayış biçimi olarak gölgeli bir tarzı mümkün olduğunca kendi hayatımın içine kattığımı fark ettim. Bana göre de pasparlak ve gölgesiz bir ortam rahatsız edici. Sanki tüm düşüncelerim herkes tarafından görünüyormuş gibi kendimi çıplak hissediyorum. Oysa gölgelerin cirit attığı bir ortam insanın gerçekten de -bana göre- hayal gücünü harekete geçiyor. Sobalı evlerdeki o odun kokusu, yaydığı sıcaklık ve yarattığı gölgeler insanı başka diyarlara sürüklüyor ister istemez.

Çocukluğumdaki o mum ışığı deneylerini ve yolculuklarımı, evin içinde karanlığa saklanma, ev kurma, çadır kurma günlerimi hatırladıkça kitap daha da hoşuma gitti. Keza geçen senelerde yaşadığım kpss maratonundan sonra mum ışığında ders çalışmanın keyfini de sürdüğümden o zaman hep neden mum ışığında daha verimli olduğumu düşünüp durmuştum. Belki de sebebi Niyazaki’nin vurgulamak istediği şeydendi. Elektrikler kesilince genelde keyif alan bir insanımdır. Hatta zaman zaman mum yakıp kendi evimi gözden geçirdiğim zamanlar da olur. Şu zamanlarda mum pek kalmadı aslında. Etrafa ışık yayan pilli ya da şarjlı lambalar kullanıyoruz ve ben onların o yapay ışığından pek haz etmiyorum. O sebeple evde hep mum bulundurmaya özen gösteririm. Üniversite hayatım dahil genelde kendi evimde yaşadığım için sanırım etrafı kağıt kaplı uzun bir lambader ile gölgeye olan bu hayranlığımı yaşatmaya devam ediyorum.

Tavsiye eder miyim konusunda bir yorum yapmak istemiyorum çünkü bu bir deneme yazısı olduğu için sevmeyenler olacaktır. Yine de ben yazarın gölgeye olan hayranlığını, kendi içindeki çatışmasını ve benim içimde yaptırdığı yolculuğu sevdim. Japon kültürüne olan bilgileri de hem şaşırtıcı hem de garip bir deneyimdi. Bazen bahsettiği mekanları bilmediğimiz için o satırlar bizlere pek bir şey ifade etmiyor. Bunu da atlamamak gerek. Japon kültüründeki kadınlar konusundaki düşünceleri biraz fazla kültüreldi. Kendisinin bu kadınlar hakkında gölgeyle olan bağlarını anlattığı bazı satırlar yüzünden kafamda oluşan o görüntü bana biraz ürkütücü geldi. Böyle bir şeye duyduğu özlem de biraz garip geldi. Bu da muhtemelen bakış açısı ve kültür farkından ortaya çıkan bir durum. Yine bu düşünceleri aynı zamanda kendi kültürümdeki kadınların görünüşlerini başka bir kültüre aitmişim gibi dışarıdan baktığımda nasıl görüneceğini düşünmeye itti. Neyse efendim seksen sayfalık bir kitap için fazlasıyla söz söyledim. Karar sizin.
April 26,2025
... Show More
Yaşamlarındaki her şeyi şiir kılan atalarının izinde
bir hakkını teslim etme denemesi. tanizaki bir aydınlık vaat etmiyor ama mum ışığında aydınlatılan karanlıktaki gölgenin güzelliğini şiirsel bir dille anlatıyor.
April 26,2025
... Show More
roman sandığım kitap denemeymiş :) sürpriz oldu ama iyi oldu. tanizaki’nin romanlarında izini sürdüğümüz pek çok konudaki fikirlerini okuyoruz. doğu ülkelerinin ışıkla ilişkisinin batıdan ne kadar farklı olduğunu hayretle okudum. evdeki gümüş ya da çelikleri cilalayan hizmetçilerin azarlanması bahsi var. batıdakinin tam zıttı. her şeyin loş, karanlık ve kararmış olmasını seviyorlar.
kadınların dudaklarını yeşile dişlerini siyaha boyayıp kaşlarını tıraşlamaları ise... yani
April 26,2025
... Show More
از پس‌گفتار:
او (تانیزاکی) ستایش‌گر ارزش‌های گذشته است، اما پذیرای واقعیت و آگاه به ضرباهنگ زمانه؛ نه از سلک "آن شیفتگان مراسم چای که، بی‌اعتنا به موهب‌های تمدن، آلونک حصیری خود را در خلوتی دورافتاده برپا می‌کنند."


به‌غیر آپدیتای�� که از کتاب می‌دادم نمی‌خوام چیزی ازش بگم، چون لذتش دقیقا به عجیب و مرموز بودنشه:)
امیدوارم خودتون بخونید و لذت ببرید
April 26,2025
... Show More
Mas o que raio foi isto?
Eu a 10 páginas de ter iniciado o livro só pensava "não! Este livro tem de ser mais que isto. Não pode, não pode continuar assim!"
Mas não. O livro continuou na mesma veia desinteressante.

Basicamente o autor compara a importância que a sombra ou as sombras possuem na sua cultura com a importância quase inexistente que as mesmas possuem no mundo ocidental moderno.

Chegou ao ponto de falar em RETRETES! E comparar as retretes orientais com as ocidentais.
Não estou a enganar-me. O autor dissertou mesmo sobre retretes e não casas de banho ou wc.

Cortou-me o coração despachar um livro com uma capa tão bela.
Mas mal podia esperar para vê-lo pelas costas.
Graças a Deus que consegui despachá-lo.

E os próximos leitores incautos que peguem neste livro com menos entusiasmo que eu. Pode ser que o embate não seja tão grande.

Ah! E sim. Li-o do início ao fim. Sem ultrapassar uma única página. Não queria mesmo acreditar que o livro era assim. Que dizer? A esperança é a última a morrer, não é?


"Hope" - Pintura de George Frederic Watts, 1886"
April 26,2025
... Show More
Daha önce okuduğum yine Jaguar Yayın’dan çıkan iki uzun öykü kitabından çok farklı bir kitap, bir deneme. Tabii dili kullanışı ve edebi çıtasının yüksekliği aynı. Geçmişe, geleneğe, klasiğe özlem, modernleşme karşıtlığına yazılan bir övgü belki de bir ağıt.

Doğuluların (Çin, Japon, Hint) karanlıkta güzellik aramalarına karşı batılıların gölgelerden hiç keyif almadığını iddia ediyor Tanizaki, bunu günlük yaşamdan, mimariden, sahne sanatlarından örneklerle destekliyor. Aslında karanlık bir estetiği özlemle anlatıyor ki günümüz gerçekliğinden oldukça uzak düşüyor.

Bu denemesi için harcayacağınız zamanı öykü ve romanlarına harcayın derim.
Leave a Review
You must be logged in to rate and post a review. Register an account to get started.