...
Show More
Şibumi önceden merakla okuduğum kitaplardan biriydi.
İlk bölümlerde bu adamlar kim, Munih Beşlisi, Kara Eylülcüler kimler, kimin peşindeler anlamaya çalışırken açıkcası biraz sıkılmıştım, ama sonra kitap bir açılmış bir aktmıştı ki , elimden bırakamamıştım. Hele o son bölümdeki eşsiz hayatta kalma mücadelesini soluksuz okumuştum.
Kitaptaki Nicholai karakterini, Satranç kitabındaki Dr. B'ye çok benzetmiştim. İkisinin de ortak yönleri çoktu, her ikisinin de başına gelenler çok benzerdi , her ikisi de karizmatik karakterlerdi, her iki kitabı da okuyanlar bilir.
Çünkü ikisi de insanlardan soyutlama cezası almış ve her ikisi de hayata tutunmak için bir zeka oyununa asılmış.
Doktor B. satranç oyununa.
Nicholai de “go” isimli oyuna...
Ayrıca kitaptaki dipnotta belirtildiğine göre; Trevanian’ın diğer bazı kitaplarında detaylı şekilde anlatılan tehlikeli bir dağa tırmanma yöntemi, tecrübeli bir dağcı tarafından denenmiş ve o dağcı hayatını yitirmiş.
Yine Trevanian’ın bir başka kitabında anlatılan müzeden tablo çalma yöntemi, kitap İtalyanca’ya çevrildikten sonra Milano Müzesi’nden üç tablonun çalınmasında kullanılmış.
Bu sebepler yüzünden Şibumi’de Hel’in kendini savunma yöntemi olan Çıplak Elle Öldürme yöntemleri, detaya inilmeden yazılmış.
Peki neydi Şibumi?
Şibumi kitaba göre bilgiden çok anlayış demek.
İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllük demek.
En sevdiğim alıntı bölümler ise:
"Ben çok seyahat ettim, dünyayı avucumun içinde çevirdim ve bir şeyi iyice anladım. İnsanı en mutlu eden şey, ihtiyaçlarıyla varlıkları arasında bir denge bulunmasıdır. Bütün sorun, bu dengenin nasıl sağlanacağı. İnsan bunu belki varlıklarını yükseltip ihtiyaçlarının düzeyine çıkararak yapabilir. Ama bu budalalık olur. Bunu yapmak, arada bir sürü doğa dışı şeyler yapmayı gerektirir. Pazarlık etmek gibi, çalışmak gibi, çabalamak gibi. Öyleyse? Öyleyse akıllı bir adam dengeyi, ihtiyaçlarını azaltarak, yani onları varlıklarının düzeyine indirerek sağlar. Bunu yapmanın da en iyi yolu, bedava olan şeylerin değerini bilmektir. Dağların, kahkahanın, şiirin, bir dostun verdiği şarabın, yaşlı ve şişman kadınların, Bakın bana! Ben elimdekilerle mutlu olmayı çok iyi bilen biriyim. Bütün mesele elimdekileri yeteri kadar çoğaltmak."
İnsan bence şibumi’yi elde etmez. Ancak onu keşfeder. Bunu yapabilen pek az sayıdadır.
İlk bölümlerde bu adamlar kim, Munih Beşlisi, Kara Eylülcüler kimler, kimin peşindeler anlamaya çalışırken açıkcası biraz sıkılmıştım, ama sonra kitap bir açılmış bir aktmıştı ki , elimden bırakamamıştım. Hele o son bölümdeki eşsiz hayatta kalma mücadelesini soluksuz okumuştum.
Kitaptaki Nicholai karakterini, Satranç kitabındaki Dr. B'ye çok benzetmiştim. İkisinin de ortak yönleri çoktu, her ikisinin de başına gelenler çok benzerdi , her ikisi de karizmatik karakterlerdi, her iki kitabı da okuyanlar bilir.
Çünkü ikisi de insanlardan soyutlama cezası almış ve her ikisi de hayata tutunmak için bir zeka oyununa asılmış.
Doktor B. satranç oyununa.
Nicholai de “go” isimli oyuna...
Ayrıca kitaptaki dipnotta belirtildiğine göre; Trevanian’ın diğer bazı kitaplarında detaylı şekilde anlatılan tehlikeli bir dağa tırmanma yöntemi, tecrübeli bir dağcı tarafından denenmiş ve o dağcı hayatını yitirmiş.
Yine Trevanian’ın bir başka kitabında anlatılan müzeden tablo çalma yöntemi, kitap İtalyanca’ya çevrildikten sonra Milano Müzesi’nden üç tablonun çalınmasında kullanılmış.
Bu sebepler yüzünden Şibumi’de Hel’in kendini savunma yöntemi olan Çıplak Elle Öldürme yöntemleri, detaya inilmeden yazılmış.
Peki neydi Şibumi?
Şibumi kitaba göre bilgiden çok anlayış demek.
İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllük demek.
En sevdiğim alıntı bölümler ise:
"Ben çok seyahat ettim, dünyayı avucumun içinde çevirdim ve bir şeyi iyice anladım. İnsanı en mutlu eden şey, ihtiyaçlarıyla varlıkları arasında bir denge bulunmasıdır. Bütün sorun, bu dengenin nasıl sağlanacağı. İnsan bunu belki varlıklarını yükseltip ihtiyaçlarının düzeyine çıkararak yapabilir. Ama bu budalalık olur. Bunu yapmak, arada bir sürü doğa dışı şeyler yapmayı gerektirir. Pazarlık etmek gibi, çalışmak gibi, çabalamak gibi. Öyleyse? Öyleyse akıllı bir adam dengeyi, ihtiyaçlarını azaltarak, yani onları varlıklarının düzeyine indirerek sağlar. Bunu yapmanın da en iyi yolu, bedava olan şeylerin değerini bilmektir. Dağların, kahkahanın, şiirin, bir dostun verdiği şarabın, yaşlı ve şişman kadınların, Bakın bana! Ben elimdekilerle mutlu olmayı çok iyi bilen biriyim. Bütün mesele elimdekileri yeteri kadar çoğaltmak."
İnsan bence şibumi’yi elde etmez. Ancak onu keşfeder. Bunu yapabilen pek az sayıdadır.