...
Show More
Ian McEwan’dan çok sayıda kitap okudum, hepsinin ortak yönünün, teması insana dair olan erdem, mutluluk, ahlak vb kavramlarda kendi zihninde beraklaştıramadığı konuları okuyucularına kurgulayarak sunmak olarak tanımlayabilirim. Konusunu anlatmıyacağım, arka kapak tanıtım yazısında güzel özetlenmiş.
Mantıklı düşünce ile manevi kavrayışın ayrı alanlar olduklarını, her şeye inanmanın ve hiç seçim yapmamanın hiçbir şeye inanmamakla hemen hemen aynı olduğunu vurguluyan yazar çağımızda uygarlığımızın çok aşırı inançla mı yoksa çok kıt inançla mı lanetlendiğini okura soruyor.
Birinci tekil şahıs ağzından anlatan anlatıcı (yazar?), eşinin anne ve babasının gençken 2. Dünya Savaşı öncesinde birlikte komünist olarak hayata başladıklarını, sonra kendi yollarına gittiklerini, birinin yaşamı boyunca tanrıyanımazlığıyla biliminin kesinliğine bağlı kalmış olduğunu diğerinin ise simgesel anlamı olan iki siyah köpekle karşılaşması sonucunda Tanrı'ya dönmüş olduğunu hikayenin omurgası olarak almış.
McEwan romanına Berlin Duvarının yıkılması, Polonya’daki Yahudi soykırımı, 2. Dünya Savaşını ve Fransız direnişçilerini aralara yedirerek esas olarak Avrupa’nın geleceğini sorguluyor. Kurgusu güzel, yazarın dili diğer kitaplarında olduğu gibi çok akıcı, tanımlamalar etkileyici, hikaye sürükleyici. Ben bu yazarı keyifle okuyorum.
Mantıklı düşünce ile manevi kavrayışın ayrı alanlar olduklarını, her şeye inanmanın ve hiç seçim yapmamanın hiçbir şeye inanmamakla hemen hemen aynı olduğunu vurguluyan yazar çağımızda uygarlığımızın çok aşırı inançla mı yoksa çok kıt inançla mı lanetlendiğini okura soruyor.
Birinci tekil şahıs ağzından anlatan anlatıcı (yazar?), eşinin anne ve babasının gençken 2. Dünya Savaşı öncesinde birlikte komünist olarak hayata başladıklarını, sonra kendi yollarına gittiklerini, birinin yaşamı boyunca tanrıyanımazlığıyla biliminin kesinliğine bağlı kalmış olduğunu diğerinin ise simgesel anlamı olan iki siyah köpekle karşılaşması sonucunda Tanrı'ya dönmüş olduğunu hikayenin omurgası olarak almış.
McEwan romanına Berlin Duvarının yıkılması, Polonya’daki Yahudi soykırımı, 2. Dünya Savaşını ve Fransız direnişçilerini aralara yedirerek esas olarak Avrupa’nın geleceğini sorguluyor. Kurgusu güzel, yazarın dili diğer kitaplarında olduğu gibi çok akıcı, tanımlamalar etkileyici, hikaye sürükleyici. Ben bu yazarı keyifle okuyorum.